Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Seçim bir savaş mıdır?

Seçim bir savaş mıdır?

“Seçimler harp değildir; kazananla kaybedenler seçimden sonra da beraber yaşamak, birbirlerine güvenmek, hatta sevmek zorundadır.”
Zaman Gazetesi Yazarı Ahmet Turan Alkan çok doğru bir saptama yaptı.
Özellikle AKP’li bazı dostlar, savaş kazanmış gibi kibirle, savaş meydanından galip çıkmış komutan edasıyla dolanıyorlar etrafta…
Oysa gelişmiş demokratik ülkelerde seçim kaybetmek, kazanmak kadar doğal kabul ediliyor.
Ama biz spor karşılaşmalarını bile savaşa döndürmüyor muyuz?

***

Şunu da unutmamak lazım, bırakın başka ülkelerdeki örnekleri, 12 Eylül askeri cuntasının lideri Kenan Evren, silahların gölgesinde de olsa, bu halktan yüzde 92 oy almamış mıydı?
Ne oldu Kenan Evren’e?

***
Peki, o gün haklı mıydı?
Yaptığı anti demokratik anayasa doğru muydu?
1982 yılında şöyle yazdığımı anımsıyorum:
“Yaptık bir anayasa/etmeyin artık tasa/bir de şunu isterdim/Abdülhamit hortlasa!”
Önemli olan o gün haklı olmak değildir, tarih önünde haklı çıkmaktır.

***

Kenan Evren ile Tayyip Erdoğan’ı karşılaştırmam, Ak Parti İl Başkanı Cemalettin Torun’un yeğeni Mehmet Torun tarafından sosyal medyada eleştirildi.
Şöyle yazdı benim paylaşımımın altına Mehmet Torun:
“Kenan Evren ve R. Tayyip Erdoğan mukayesesinin, terminolojik tutarsızlıklar değil, fikri tutarsızlıklar taşıdığından söz ediyoruz. Yalnızca ‘dikta ve diktatörlük’ üzerinden meseleleri okumaya kalkarsak, demokrasiyi ve insanı tümden yok saymış olmaz mıyız? Bu mukayeseyi yapmaya, toplum kodlarının el vermediğinden söz ediyorum. 12 Eylül sosyolojisi, silahların gölgesinde oy verdi. Şimdi ise, hür iradesiyle hareket ediyor. Şunu diyelim örneğin: Tek başına iktidar gücü, R. Tayyip Erdoğan’ı hissi tavırlar sergilemesine olanak tanımıştır. Bu mümkün. Lakin bunu, tek başına iktidarın güç zehirlenmesi olarak okursunuz. Ama bu, tek başına bir diktatörlük emaresi değildir. Diktatör, devlet gücüyle toplumun kodlarının değiştiren kimsedir. Bu tanım, bana bugünün Türkiye’sini anlatmıyor.”

***

İlk kez bir Ak Partili kardeşim, bilimsel bakışla yaklaştı değerlendirmelerime…
Elbette söylediklerine itirazlarım var.
Önce sosyal medyada Sami Akyürek adlı “arkadaşımın” tanımlamasını vermek isterim:
“Diktatör, herhangi bir kurum, yazılı ya da yazılı olmayan yasal düzenlemeler veya başka bir sosyal ve/veya politik faktör tarafından sınırlanmamış bir lider.”
Tayyip Erdoğan, yasama, yürütme, yargıyı kendine bağlamadı mı?
“Destan yazan polisleri”, “Kahraman savcıları” sürgünlere gönderip, kendine bağlı yargı yaratmadı mı?
Peki, buna ne diyeceğiz Sayın Torun?

***

Nitekim değerli dostum Nedim Kurtuluş da benim gibi algıladığını aynı tartışmada anlattı:
“12 Eylül’deki silah, bildiğimiz tabanca, tüfekti. Ve hiç birimiz tabanca tüfekten korkarak oy vermedik. Bizim korkumuz yasalardır, bizim korkumuz geçim sıkıntısıdır. Bu ikisi memleketimizde dikta yapmak isteyenlerce hep kullanılmıştır. Bu dönem de bu en yüksek seviyeye ulaşmış ve en tehlikeli olanı, yasalar intikam için kullanılmıştır. Sonuç olarak çok derin okumaya gerek kalmadan, hangi silahı kullanırsa kullansın diktatör diktatördür.”

***

Ne yazık ki, seçimde yenilmişlik duygusu içindeki bazıları da gözyaşı dökmüşler, sanki bir savaşı kaybetmiş gibi…
O da çok yanlış bir bakış açısı!
Kaygıya kapılmaya gerek yok!
Bu ülke bir kişinin iki dudağı arasına bırakılacak kadar kıymetsiz değildir!

Ön yargılarının esiri olmak!
Ön yargılar insanları tutsak eder…
İlle de kusur ararsanız, kusur bulmaya çalışırsınız…
CHP Bursa Büyükşehir Adayı Necati Şahin, seçilmeyi başaramamış ama kampanyası başarılı olmuştur.
Birçok ilçede ikinci parti olmaya başaramayan CHP, Büyükşehir’de ikinci parti oldu.
2011 genel seçimlerinde 411 bin oy alan CHP, 2014 seçimlerinde 491 bin oy almayı başardı.
Oran da söylersem, 2011’de yüzde 24,9 oy oranı olan CHP, 2014’te 28,75’e yükselmiş durumda…
Bir rakam daha vereyim belki bazıları ikna olur!
AKP, 2011 seçimlerinde Bursa’dan 871 bin vatandaşın oyunu aldı, 2014 seçimlerinde 848 bine düştü!
Rakamlar bunlar!

Loading