Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Zulümle abat olunmuyor demek ki!

Zulümle abat olunmuyor demek ki!

(Bundan sonra her cumartesi eski yazılarımdan bir örnek sunacağım.)

Dr. Ceyhun İrgil anımsattı…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon konuşması sırasında Fethullah Gülen’i eleştirirken, “Can düşmanlarımla işbirliği yapıyor” dedi.
Bu aslında bir anlamda itiraftı.
Başbakan Erdoğan, ülkenin bir kesimini düşman gibi gören biri olduğunu söylemiş oldu.
Bir ülkenin başbakanına bunu yakıştıramadım diyeceğim ama Tayyip Erdoğan’ın 2007 sonrasında izlediği politika düşünülürse, bu tutumu çok da şaşırtıcı değil!

***
Anımsarsanız, kısa bir süre önce Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin ödül töreninde düşmanlık meselesi tartışma yaratmıştı.
ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, bozuk bir ifadeyle, “Basın özgürlüğüne düşman olan bizim de düşmanımızdır” deyince Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar tepki göstermişti.
O da kürsüye çıkıp, “Dostlarım mı desem, düşmanlarım mı?” diye söze başlayınca salondan tepki almıştı.
Acaba Başkan Dündar, Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerine ne diyecek?

***

Çok uzun yıllar önce siyasette dostlukların da düşmanlıkların da kalıcı olmadığını öğrenmiştim.
Hiç unutmuyorum, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’a, o il başkanıyken, “Sizinle aramızda kan davası var” demiştim.
12 Eylül öncesi arkadaşları öldürülen birisi olarak hafızalarımızda taze olan anılar canlanınca, “Faşist katillerin” temsilcilerine bu yanıtı vererek rahatlamıştım.
Ancak sonradan bu sözlerden ötürü “pişman olduğumu” itiraf etmeliyim.
Barış içinde yaşamaktan başka çaremiz olmadığını anladım.
Çünkü ne onların gidecek başka ülkesi vardı, ne de bizim…
Aynı toprağın farklı yaratılmış çocukları olarak savaş baltalarını toprağa gömüp, kayıplarımız için duyduğumuz acıları içimize atıp birlikte yaşamanın yolunu bulmak zorundaydık.
Öyle de yaptık.
Artık hiç kimseye düşmanlığım yok, olamaz da…
Herkesi anlamaya çalışıyorum.

***

Bazı kaygılarım var, hepsi o kadar…
İktidarın veya öteki güç odaklarını eleştirdiğimde “damgalanmak” , düşman kategorisine girmek istemiyorum.
Her uygar ülkede olduğu gibi kaygı duymadan yaşamak istiyorum.
Korkmak istemiyorum.
Hele düşüncelerimden ötürü baskı görmek, azarlanmak, dışlanmak, işten çıkarılmak, yazılarımın engellenmesini hiç istemiyorum.
Çok şey mi istiyorum?

***

Kim ne derse desin, Adalet ve Kalkınma Partisi 10 yıl iktidar oldu ama ülkemizde bu ortamı sağlamadı, sağlayamadı.
Artık onlar için de güvenli bir ülke olmaktan çıkıyor Türkiye…
Zulümle abat olunmayacağını görecekler, anlayacaklar!
Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü.
Bumerang kendilerini vurdu.
Allah sonların hayır etsin!

PALAVRALAR HAVADA UÇUŞUYOR!

Günlerdir yazılan Ak palavraları izliyoruz.
Sosyal medyayı kullanan, internet sitelerinde kendine yer bulan bazı palavraşörler, ısrarla “Ak Parti’de şunun adaylığı kesin, bu belediye başkan adayı gösterildi. İl başkanlığında şunun ismi ön plana çıktı” gibi yalanlar öne sürüyorlar.
Hatta bu tipler öyle yalanlar yazdılar ki, bazı gazeteler ve internet haber siteleri, bunlardan alıntı yaparak, gerçek habermiş gibi “Nilüfer’de Selim Yedikardeş aday yapıldı. Diğer ilçelerde şunların adaylığı açıklandı” şeklinde bilgiler verdiler okuyucularına…

Oysa Ankara’da iyi haber alan kaynağım dedi ki, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 10 gündür Genel Merkez’e gelemiyor. Gerek rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasındaki gelişmeler gerekse ülkenin öteki işleri nedeniyle her şey durmuş vaziyette! Ekrem Erdem bile başbakana ulaşamıyor!”

***

Vaziyet buyken, “Yıldırım’da Özgen Keskin’den vazgeçtiler, Ayhan Özbek’in dosyasını başbakana sundular. Mudanya’da Kadir Kahraman ismi kesinleşti. Orhangazi’de Neşet Çağlayan’a büyük tepki var, onu aday yapmayacaklar. İl Başkanı Avukat Zekeriya Birkan oluyor” gibi yazılar doğrusu birer tahminden öte bir şey değil!
Eline kalem alan, internet sitesinden veya sosyal medyadan bizim mesleğimizi taklit etmeye çalışanlara sesleniyorum.
Bırakın işimizi yapalım, siz de asıl işinizi yapın!
Elinizin hamuruyla siyasi kulise dalmayın!

Loading