Söz Meclis’ten dışarı, teşbihte hata olmaz denir ya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’le ilgili gelişmeleri çok iyi anlatacak bir söz var:
“Keçi can derdinde, kasap et derdinde!”
Faruk Çelik’in, bize de iletilmek üzere Gıyasettin Bingöl’e aktardıklarını dinleyince, o söze hak verdim.
Bakan Çelik, bir aydır karnında bir ağrı olduğunu, birkaç kez tahlil yaptırdığını, tahlillerde sıkıntılı bir durumun olduğunun anlaşıldığının ancak yine de hekimlerin tam tanı koyamadığını, Başbakan Erdoğan’ı ameliyat eden hocanın “Sıkıntı bağırsakta olabilir” sözü üzerine gereken tanının konulduğunu anlatmış Bingöl’e…
Hekimler, üç gün perhiz yap, sonra bir kez daha tahlil yaptıralım demişler!
O sırada Soma faciası meydana geliyor.
Başbakan Erdoğan arıyor, “Taner Yıldız ve Faruk Çelik Soma’ya gitsin” talimatını veriyor.
Faruk Çelik, vücuda verilen radyasyon nedeniyle Soma’ya gidemiyor, Bakan Yardımcısı’nı gönderiyor.
***
Sonrasında gelişmeleri bütün kamuoyu biliyor.
Siyasal leş kargaları “Mal bulmuş Mağribi gibi” Faruk Çelik’in üzerine saldırıyor.
Her ne kadar Faruk Çelik basın toplantısı yapsa da, gensoru için TBMM Genel Kurulu’na gelse de, her görüşmesine ağrılar içinde, iğne vurdurularak gidiyor.
En son gece Başbakan Erdoğan’ın evine gidiyor.
***
Sevgili okuyucularım, bu bölümün Gıyasettin Bingöl’le alakası yok, ona göre okuyun, başım belaya girmesin!
Ağrılar içinde kıvranan, hastalıkla boğuşan Faruk Çelik, yıllardır arkadaşlık yaptığı Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasındaki tavrından o kadar alınıyor ki, önce durumu bütün çıplaklığıyla anlatıyor.
Enerji Bakanı Yıldız’ın sorumluluğunu, kendilerinin yaptığı denetimleri, ocak sahibi ile Ak Parti’de kimlerin yakın olduğunu bir bir anlattıktan sonra, “İsterseniz istifa edeyim!” restini çekiyor.
Siyaseten çok güçlü olduğu için Başbakan Erdoğan’ın yakın çevresinin şimşeklerini üzerine çeken Faruk Çelik, bir anlamda yaşamının en önemli kararını veriyor.
Başbakan Erdoğan Faruk Çelik’e, “O kadar de değil Farukçuğum” diyerek istifayı kabul etmiyor.
***
Bazıları yine inanmayacak, hikayeyi Yeniçağ Yazarı, Başbakanlık eski Danışmanı Ahmet Takan’dan dinleyelim:
“ Bakan Faruk Çelik çok sıkıntılıydı. Başbakanın yakın çevresinde kendisi aleyhine kaynatılan kulislerden ve 17 Aralık sonrası Erdoğan’ın takındığı tavırdan oldukça rahatsızdı Çelik ve bunu da gizlemiyor, açıkça dillendiriyordu. Kafasında istifa kararı ile girdi Erdoğan’ın odasına Faruk Çelik. Soma faciasının ardından parti içinde aleyhinde yapılan konuşmalardan duyduğu rahatsızlığı net bir dille anlattı. İlk gün neden Soma’ya gidemediğini tekrar sağlık gerekçeleriyle izah etti. Bakan yardımcısı ve bazı yetkilileri Enerji Bakanı ile birlikte göndermesine rağmen Taner Yıldız’ın bunu orada kamuoyuna aktarmadığından yakındı. Kendi Bakan Yardımcısının da halkla ilişkilerde yetersizliğinden şikayet etti.
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Soma madeninde aksaklık ve eksikliklerden bahsederken, ‘Bakanlığım o ocağı 2 ay önce denetledi. Peki ondan önce denetleyen Bakanlık kimdi?’ deyip Enerji Bakanı Taner Yıldız’a göndermede bulundu.
Görüşmede Faruk Çelik’in Başbakan’a lisan-ı münasip ile yaptığı çok önemli bir çıkış daha oldu; maden ocağı sahibi şirketin bazı siyasi yakınlıklarıyla ilgili. Çelik, isimlendirmeye girmeden, ‘Sayın Başbakan patronla arası iyi olanları siz bilirsiniz. Onu koruyanları ortaya çıkarın’ dedi.
Bu diyalogların ardından sıra son söze geldi…
Çalışma Bakanı Faruk Çelik lafı hiç dolandırmadı;
‘Sayın Başbakan istifamı vereyim’ dedi.
Başbakan Recep Erdoğan ise safa yatmayı tercih etti;
‘Her gensoruda kelle mi vereceğiz?.. Yok Farukçuğum öyle şey olur mu? Ben neyi ne zaman yapacağım iyi bilirim, siz rahat olun’ karşılığını verdi.”
***
Faruk Çelik, “Başbakanla konuşurken, yukardan aşağı her tarafım su gibi oldu. Ağrı dayanılacak gibi değildi” diyor.
Sonrasında Medicana Hastanesi’ne gidiyor ve hekimler derhal ameliyata alıyor Bakan Çelik’i…
“Durun eve bir haber vereyim!” sözlerine bile kulak asmıyorlar, ameliyat hazırlığı yapılana kadar telefonla yakınlarına durumu bildiriyor.
Gece 11.30’da başlayan ameliyat yaklaşık 2 buçuk saat sürüyor!
