Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Tarihe tanıklık yapmış önemli bir ismi kaybettik!

Tarihe tanıklık yapmış önemli bir ismi kaybettik!

Cafer Ercan, Bursa’da tanınan bir sima…
Dedeleri 1903’de Rize’den Bursa’ya göç edip Fidyekızık köyüne yerleşiyor.
Cafer Ercan da Fidyekızık Köyü’nde 1935 yılında doğuyor.
Uzun yıllar baba mesleği olan inşaatçılıkla uğraşıyor.
Dayı Bursa politikasının meşhur isimlerinden Hüseyin Karamehmetoğlu…
AP’nin birinci iktidar döneminde, yani 1965-71 yılları arasında il başkanlığı görevini yürütüyor Hüseyin Karamehmetoğlu…

Dede Çanakkale Savaşı sırasında Atatürk’ün alayında imamlık yapıyor.
Çanakkale Savaşı’nın anlatıldığı kitaplarda, dedesinin resmi yer alıyor.

XXXXXXX

Cafer Ercan’ın bir başka özelliği akrabalarından birinin Nazım Hikmet’le aynı dönemde, aynı cezaevinde yatıyor olması…
Nazım’ın cezaevi arkadaşı Eyüp Gültekin, Cafer Ercan’ın annesinin dayısının oğlu…
Kabadayı olan Eyüp Dayı, Nazım Hikmet’i Bursa cezaevinde koruyanlardan biri…
Adı bu yüzden Komünist Eyüp’e çıkıyor.

XXXXXXX

Cafer Ercan 1983 yılında AP’nin devamı DYP’nin kurucularından biri oluyor.
İstanbul ve Bursa yönetimlerinde görev alıyor.

XXXXXXX

Arada bir görüştüğümüz Cafer Ercan, geçtiğimiz günlerde Celal Bayar, Atatürk, İnönü ilişkilerine ilişkin bizzat yaşadığı ve Bayar’ın ağzından dinlediği olayları aktardı.
Ben de kayıt altına almak istedim.

XXXXXX

İşte Cafer Ercan’ın anlattıkları:
“1969 yılında Celal Bayar’ın ağzından dinledim Atatürk’ü…
Mart ayında Nahit Menteşe Tekel bakanıydı. Tütün piyasasını açmaya geliyor Bursa’ya… Tekel Bakanı Menteşe geldiğinde Çelik Palas’a gittim. Dayım AP İl Başkanı Hüseyin Karamehmetoğlu… Bayar yukarda yemek diyor dediler. O dönemlerde müteahhitlik yapıyorum. Yukarı çıktım, restoranda yemek yiyorlardı, lobide bir süre bekledim. Çıkınca elini öptüm, oturduk. Bana döndü, Recep Kırım ve Saadettin Karacabey’i bulun dedi. Onları buldum.
Recep Kırım ile eski DP İl Başkanı Hayri Terzioğlu geldi.Oradan kalktık, o dönemlerde çok etkin olan ‘Bizimev’ kulübüne gittik. Şimdi postanenin bitişiğindeki bina oteldi, alt katı kulüptü.
Orada DP’nin son milletvekili Recep kırım, 1960 ihtilalinde ceza alan polis Zeki Şahin, Bumin Yamanoğlu, Hikmet Akalın, bir de kulübün işleticisi Recep Sezer vardı.
Özel bir bölümde oturduk, kapı kapandı, sohbet etmeye başladık. Bayar konuştukça bana dönüyor, ‘gençler olarak siz ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. Ben de ‘Efendim sizin düşündükleriniz dışında bir şey düşünmüyorum’ dedim nezaket icabı…
Orada, o dönemde hala siyasi yasaklı olan Bayar kendisi ve İnönü arasındaki anlaşmazlığın yanı sıra Atatürk ve İnönü çatışması konusunda şunları söyledi:
‘Duyduklarınızın aslı yok. Yok efendim Meclis’i asker basmış da, İnönü’nün cumhurbaşkanı olmasını istemiş de, bunun aslı astarı yok. Başbakan olarak benim görevim Meclis’ten bir cumhurbaşkanı seçmekti. Askerin hiç tavsiyesi olmamıştır. O günün şartlarına göre İnönü’nün cumhurbaşkanı olması gerekiyordu. Ben de oyumu İnönü’ye verdim. Bana bir oy çıktı. İki oy çıksaydı üzülecektim. Bayar da cumhurbaşkanlığını istiyor denilecekti. Gemlikli Şükrü Kaya İnönü’nün düşmanı idi, o oy verdi bana… İnönü tarihe çok değer verirdi. Bu siyasi yasakların ayıbı İnönü’de değil… Onun elinde bir güç olsa, bu yasağı kaldırırdı.’
Bayar bunları anlattıktan sonra İnönü-Atatürk dargınlığına ait anılarını da bizimle paylaştı:
‘Atatürk’ün İnönü’yü yok et talimatı olmamıştır. Ancak büyük kavga etmişler. Atatürk hiçbir zaman İnönü ile barışmamıştır. Ben haftanın dört günü Ankara’da, üç günü İstanbul’daydım. Ben her gelişimde İnönü alt salonda bekliyordu. Samur saçlı paşam diye mektuplar yazmış İnönü, Atatürk’e… Çok severdi Atatürk bu benzetmeyi… Atatürk’ün son günlerinde kendisini ziyaret ettiğimde zayıf elinde mektupları bana gösterdi, ‘Bak İsmet yine mektup yazmış’ dedi. Cumhurbaşkanı olduktan sonra bu mektupları aradım ama köşkün arşivinde bulamadım. Salih Bozok sanırım yok etti o mektupları…’

XXXXXXXX

Cafer Ercan, dargın olmalarına karşın Celal Bayar’ın İnönü hakkında herhangi olumsuz bir cümle söylemediğini anımsadığını aktardı. Bayar’ın bu konuşması yaklaşık bir saat sürdü. Ancak bu hikayenin bir de sonucu var. O sonuç aslında önemli bir tarihsel olayın seyrini değiştirmiş…
Gerisini Cafer Ercan’dan dinleyelim:
“Akşam saat 20.00’de Celal Bayar’ı uğurladık. Ben de Çelik Palas’a gittim. Yemekte Tekel Bakanı Menteşe’nin danışmanı Gazeteci Can Pulak’ı buldum. Can Pulak aynı zamanda Yeni İstanbul gazetesi yazarıydı. Bayar’ın konuşmalarını sıcağı sıcağına nakledeceğim dedi. Ben söyledim, Can Pulak yazdı. Hatta daktiloyu da bir dükkandan getirmiştik. Yazı bitti, mektup zarfına koydu ve bana verdi. Ben postaneye götürdüm, mektubu gönderdim. Gazete ertesi gün Bayar’ın konuşmalarını manşet yaptı. İkinci gün bir manşet daha aynı gazetede yer aldı. Şöyleydi: İnönü kelleyi uzattı, bu af çıkacaktır dedi. Biz Bayar için 14 Mayıs’ta gece yapıyorduk. İnönü ile buluşacakları için gece iptal edildi. İnönü ile Bayar buluştu ve dargın ayrılmadılar. Bu buluşmada rolüm olduğu için gurur duydum.”

XXXXXXXX

Bu yazının dipnotu: Bu yazıyı 2008 yılında Bursa Meydan Gazetesi’nde yazmıştım. Sanırım Cafer Ercan’la yapılan son görüşme bu oldu. Uzun süredir hastalıkla boğuşan Cafer Ercan’ı kaybettik. Allah rahmet eylesin, toprağı bol olsun!

Loading