Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Kadın, başörtüsü ve demokrasi!

Kadın, başörtüsü ve demokrasi!

Arzu Arınel’le gerçekleştirmeye çalıştığımız Yemen romanının alt yapısını hazırlamak üzere bu ülkeyle ilgili kitaplar okuyorum.
Bu bağlamda pek çok kitabın yanı sıra Mustafa Balbay’ın 1999 yılında yayınladığı “Yemen, Türkler Mezarlığı” yapıtını da okuyup bitirdim.
Bir kez daha gördüm ki, Arap – İslam kültürünün kadınla ilgili büyük bir derdi var ve bir türlü çözülemiyor.
Mustafa Balbay Yemen’le ilgili kitabında kadınlara özel bir bölüm de ayırmış…
Şöyle tanımlıyor Yemen kadınını:
“Baştan aşağı siyaha sarılı, yürüyen canlı!”
Türkiye’ye gelen Arap kadınlarında hala benzeri tabloyu görmüyor muyuz?

***

Yemen’in ikiye bölündüğü bir dönem de var yakın tarihte…
Kuzey Yemen, geleneksel şeriat anlayışı ile yönetilirken, Atlas Okyanusu ve Kızıldeniz’e yakın kentler Güney Yemen adına “Baasçı bir sosyalist” uygulama yapmış bir dönem…
O dönem kadınlar başlarını açmışlar…
Ne zaman ki, Yemen birleşmiş, Güneyli kadınlar alışkanlıklarını sürdürmek isteyince, kadınların yüzlerine bağnaz dinciler tarafından asit veya başka kimyasallar atılmış…
Kadınlar zorunlu olarak başlarını kapamak durumunda kalmışlar!

***

Yemen’de öylesine bir kadın düşmanlığı oluşmuş ki, Balbay’ın anlattığı döviz hikayesi herhalde dünya tarihine geçecek ölçüde abuk subuk!

***

Belirli yaşta olanlar anımsayacaktır, Almanların özel para birimi Mark’tı.
100 Alman markının üzerinde ünlü müzisyen Robert Scuhumann’ın eşi Clara Shumannn’ın resmi vardı.
Sonrasını Balbay’dan dinleyelim:
“Alman yönetimi de, hem erkekleri hem de kadınları tatmin etmiş olurum diye düşünmüş olmalı ki, Schumann’ın resmini 100 markın üzerine güzelce yerleştirmiş. Saçları düzgünce taralı, kulakları küpeli Schumann’ın alnındaki ince zincir, saçının arkasına uzanıyor.
Döviz değişim bürosunun sahibi, kocaman bir 100 doları ve 100 markı büronun karşı duvarına asmış. Ama küçük bir değişiklik yapmış. Schumann’ın saçlarını tükenmez kalemle güzelce örtüp, çarşaflamış.”
Bağnazlığın vardığı noktayı görüyor musunuz?

***
Yıllar önce başörtülü bir kadının İran’ı anlattığı kitabında çok güzel bir örnek vardı.
Bir Fransız İran’a gidiyor, sokakta gezerken başörtüsünü düşürüyor, din polisleri hemen kadının yanına gidip hakaret ediyor.
Kadın ağlayarak, bizim başörtülü kadından yardım istiyor, bizimki yardım ederken kadın, “Bu nasıl bir iş? Diyelim ki bir Müslüman Paris’i ziyaret edip Eyfel kulesini görmek istedi. O Müslüman kadın veya erkeğe havaalanında boynuna haç takıp Fransa’ya öyle girmek zorundasın denilse, ne düşünürsünüz?”
Soru tam da empati yapmayı bilmeyen, aklını kullanmayı unutmuş dinci bezirganlara doksandan çakıyor!

***

Balbay, o kitapta rehber-şoföründen çok güzel bir alıntı yapmış, galiba Türkiye için de geçerli:
“Yemen’de kadınların başına açabilmesi için önce erkeklerin beynini açması lazım!”
Türkiye’de de öyle değil mi?

***

Gazeteci Mustafa Balbay’ın yapıtının sonunda bir saptaması var ki, günümüze de ışık tutuyor:
“Gördüğüm o ki, İslam dünyası, çağdaş demokrasiyle ucundan kıyısından tanışmadan, Türkiye’nin de tam rahata kavuşması olanaksız!”

HARF DEVRİMİ, YEMEN VE TÜRKİYE

Bu arada Harf devrimine karşı çıkan aklını kiraya vermiş bazılarına burada bir rakam vermek istiyorum.
1923’den söz etmiyorum, 1999 yılı rakamlarına göre Yemen’de erkeklerin okuma yazma oranı yüzde 63, kadınınki yüzde 23…
Bu oran bize gösteriyor ki, kadınlar toplumdan dışlanmış vaziyette…
Ana dili Arapça olan bir halkın okuma yazma oranını vermesi açısından çarpıcı bir rakam değil mi?
1913 yılında hukukçu olarak Yemen’e giden ve anılarını yazan Zeki Ehiloğlu, biraz daha geçmişten haber veriyor ve 1913 yılında eğitimci olarak gittiği Yemen’de şunu söylüyor:
“Yemen’de okuma yazma bilen tek bir kadına bile rastlamadım”
“Bu rakamları harf devrimiyle Türk toplumunun hafızası yok edildi” diyenlere ithaf ediyorum!

BİR BEZ PARÇASI ÜLKEYİ KURTARIR MI?

Başörtüsünün, buluğ çağına girmemiş çocuklara kadar uzandığı bir dönemde, eğer fren konulmazsa gidişatın nerelere varabileceğini göstermesi açısından Yemen iyi bir örnek değil mi?
Yanlış anlaşılmasın, daha önce de yazdığım gibi başörtüsü özgürlüğüne karşı değilim.
Eski Türkiye’nin egemenleri bir parça bezin ülkeyi bölüp parçalayacağı, laikliği ortadan kaldıracağı korkusunu salarlardı topluma…
Bugünün egemenleri ise bir bez parçasıyla ülkenin kurtulacağı, gelişeceği, demokratikleşeceği yanılgısını topluma dayatıyorlar.

Loading