Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Güle güle Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç!

Güle güle Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç!

Öyle görünüyor ki, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç 7 Haziran seçimleri sonrasında siyasete veda edecek!
Emekli siyasetçi olarak anılarını yazmasını ve de hiç olmazsa orada bir özeleştiri yapmasını diliyorum.
Tahmin ederim, dört yıl milletvekilliği yapıp, pek bir şey vermediği Bursa’ya, diğer ithaller gibi bir daha kolay kolay yolu düşmez!

***

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’ya atandığı andan itibaren, gazeteci-yorumcu olarak kendisiyle hiç anlaşamadık!
Başlangıçta Bursa onu bağrına bastı ama o yaptığı/yapmadığı bazı şeyler yüzünden kentten giderek uzaklaştı.
Yani çok deneyimli siyasetçi olmasına karşın Bülent Arınç bu kentle bütünleşemedi.
Sanırım sevemedi sürgün gibi geldiği bu kenti!
Ayağı geri geri gitti, zaten Bursa’ya da çok az yolu düştü.
Mezitler’i geçtikten sonra tamamen unuttu Bursa’yı…
Bu dört yıllık dönemde, AKP’nin üç beş yöneticisi dışında Arınç’a ulaşabilen de olmadı.

***

İlk geldiğinde Fethullah Gülen Hareketi ile sarmaş dolaş gözyaşları dökerken, “Zaman Gazetesi okumak yeterli, diğer gazetelere gerek yok!” diyecek kadar tarafsızdı (!)
Övünerek belirteyim ki, o gün tepki koydum ve “Bu söz düzeltilmediği takdirde Bülent Arınç’ın basın toplantılarına katılmayacağım” dedim, sözümde de durdum.
Arada sırada Bursa’da düzenlediği basın toplantısına giden arkadaşlar ise devamlı kötü muamele ile karşılaştılar; ya azarlandılar ya da ciddiye alınmadılar!
Bursa’yı hep taşra gibi gördü, gazetecileri de öyle sandı Bülent Arınç…
Devran değişti, Gülen Hareketi ile aralarına kara kedi girince Zaman Gazetesi Muhabiri Fatih Karakılıç’ın herkesin önünde sorduğu soruya, “Bu arkadaş ne sordu duyan var mı” diyerek dalga geçer gibi yanıt vermeden uzaklaştı!
Ne yazık ki, gazeteciler (!) “Evet biz duyduk, siz neden bir gazeteciyi sınır dışı ettiniz? Neden şimdi soruya yanıt vermiyorsunuz” demedi, diyemedi.

***

Başbakan Yardımcısı Arınç hiçbir zaman gerçek bir demokrat olmadı, olamadı.
Kişisel olarak da bir maceramız var kendisiyle…
Başbakanlık Basın Müşaviri olarak çalıştığım dönemde Ak Parti Bursa Milletvekili Niyazi Pakyürek’in danışmanı olarak TBMM’ye geçmek istedim.
Başbakanlıktaki çok yoğun çalışma temposundan biraz kendimi kurtarmak içindi.
1980 öncesi MİT’in yalan yanlış beyanlarla ortaya koyduğu “Güvenlik soruşturması” gerekçesiyle geçişime engel oldu.
“THKP-C militanını Meclis’e sokmam” diyerek…
Oysa o sırada ben, Başbakanlık gibi kritik bir yerde 657 sayılı devlet memurları kanununa göre atanmış, müşavir olarak görev yapıyordum.

***

Bursa’ya geldikten sonra da yıldızımız hiç barışmadı.
Yazdığım bir yazıdan sonra “Çağdaş olacağıma dağda kertenkele olayım daha iyidir” dedi, aklına kertenkele nereden geldiyse…
Çağdaş Gazeteciler Derneği gecesinde kendisine yanıt verdim, “Sizin gibi siyasetçi olacağıma dağda kertenkele olmayı yeğlerim” diye…
Orada Bursa siyasetçilerine yaptığı hakarete de yanıt vermiştim:
“Sayın Arınç, ‘Ben Bursa’ya yakışmayan siyasetçiyim’ dediniz, Bursalı siyasetçileri küçümseyerek… Ben de şimdi buradan diyorum ki, sözcüğün gerçek anlamıyla, siz sadece Bursa’ya değil, Türkiye’ye yakışmayan siyasetçisiniz!”

***

Bütün bu eleştirilerime karşın Bülent Arınç’ın kamu malına el uzatmayan az sayıdaki Ak Partilileri arasında olduğunu da belirtmeliyim.

***

Bilmiyorum Başbakan Yardımcısı Arınç’ın son konuşmasını izlediniz mi?
CNN Türk’ün konuğu olarak Bursa’da, Ördekli Kültür Merkezi’nde konuştu.
Bülent Arınç, o söyleşide gemileri yakmış gibiydi.
Şu sözleri yenilir yutulur cinsten mi Allah aşkına:
“Haksızlık yapmamış olmak lazım. Haktan yana olmak lazım. Bu unsurları yaşatırsak bizi top tüfek yıldıramaz. Ama adalette, haksızlık yapmakta veya emaneti ehline vermemekte, kısa devre ve çıkara dayalı siyaset yapmakta adım atmaya başlarsak veya birileri böyle bir tehlikeyi karşımıza getirirse o zaman sıkıntı olabilir. Böyle bir şey var mı Ak Parti’de? Olabilir. Nihayet malzemesi insan olan bir partiden bahsediyoruz. Emanet ehlinde olmalı. Onun bunun yakınında, tarafında, şurasında, burasında kesinlikle olmaz. ANAP’ı yıkan budur, DYP’yi yıkan budur. CHP’yi bu halde bırakan budur. Bir tanesi bu. İkincisi de biz yüzde 50 oy alıyoruz. Fakat geriye kalan yüzde 50’de bir nefret söylemine dönüşüyor. Biz eskiden sokağa çıkardık taraftarımız bizi çok severdi. Karşıdaki muhalifler de saygı duyardı. Şimdi bir nefretle bakış seziyorum. Kemikleşme, kamplaşma var. Bu bizim yüzde 50 oyumuza engel olmaz. Ama Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir. Biz yumuşatmalıyız. Siyasette yumuşak dil çok önemlidir. Bağırarak, çağırarak, küçülterek onu güçsüz kılarak bir noktaya getirdiğiniz zaman misal doğru mudur bilmiyorum ama kediyi çok sıkıştırırsanız sonunda yüzünüzü cırmalar.”

***

Keşke Bülent Arınç bu sözleri giderken değil de, Tayyip Erdoğan her gün birilerine ayar verirken söyleseydi.
Keşke çok daha önceleri tek adamlık sevdasına kapılan, giderek otoriter/despotik bir tutum alan Tayyip Erdoğan’a “Böyle devam ederseniz sizinle yol alamam” diyebilseydi!
Bugün söylemenin kıymeti var mı?
Siz karar verin sevgili okuyucular!

Loading