Ana Sayfa Melike Baysal Yazıları Asya’nın en batı ucundaki Babakale

Asya’nın en batı ucundaki Babakale

Kuzey Ege…
Anadolu topraklarının birçok yerinde olduğu gibi sürprizlerle dolu.
İnsanı önce Kaz Dağları, sonra sedef rengi pırıl pırıl denizi, eski çağlardan bugüne taşınmış, topraktan fışkırırcasına oraya buraya serpiştirilmiş antik dönem kalıntıları ve  ölümsüz ağaç zeytin ile sarıp sarmalayan tarih ve doğa harikası…
Her gittiğimizde yeni bir yer keşfetmenin hazzını yaşadığımız bu bölgedeki son keşfimiz belki de dünyadaki bütün gezginlerin bildiği, bizim ise varlığından yeni haberdar olduğumuz Babakale…Babakale küçücük bir köy.
Deniz altının nefis olduğunu dalış meraklılarından öğrendiğimiz Babakale sıradan bir köy olmaktan çok uzak, çok özel bir coğrafya. Köye girer girmez bizi karşılayan kale dikkatimizi çekiyor önce. Gelirken içinden geçtiğimiz diğer köyler gibi Rum değil, bir Osmanlı köyü olan Babakale’deki bu kale 1723’te Sultan III.Ahmet tarafından yaptırılmış  ve Osmanlı’nın son en son inşa ettirdiği kale olma özelliği taşıyor. Kalenin adı önceleri Hirz-ül Bahir(Tılsımlı Kale) iken daha sonra Piri Reis’in tayfalarından Latif Baba’nın türbesine atıfla Babakale adını almıştır. Köyü çevreleyen dağlar, tıpkı memleketim Güney Ege’de olduğu gibi makiliklerle kaplı, yer yer çorak dağların da gözümüze çarptığı bu çok özel köyde deniz de masmavi.

Elimizi değdirdiğimizde birçok güzelliği bozma huyumuzu burada da gösterdiğimiz Babakale’de çok büyük bir alanda tamamı betondan yapılmış dalgakıranın tek güzelliği ucundaki fener. Belki de köyde gözümüze çarpan tek olumsuzluk bu ama görmezden gelmek için çok önemli bir sebebimiz var çünkü biz buraya başka bir nedenle geldik.

Babakale’nin bizi buralara getiren en önemli özelliği  coğrafi konumu. Bu köy, Türkiye’nin batıdaki en uç noktası. Sadece Türkiye’nin mi? Bu coğrafi konumuyla Babakale Asya’nın da batıdaki en uç noktası.

Kalenin burcundan yüzümüzü denize döndüğümüzde Asya kıtası tamamen arkamızda kalıyor. Ne müthiş bir heyecan!

Artık muhtarı bulmalıyız, zira sertifikamızı almak için çok acele ediyoruz, yaramaz bir mutluluk var içimizde bizi oradan oraya koşturan. Babakale için araştırma yaparken, bize ‘’harika bir şey bu yahu, mutlaka gitmeliyiz’’ nidaları attıran bir bilgiye rastlamıştık.Asya kıtasının bitip Ege Denizi’nin başladığı bu en uç noktaya gelenlere bir sertifika veriliyormuş. Bu sertifikanın bir eşi daha var, o da Avrupa’nın en uç noktasında. Yani bu sertifikaya bir Babakale’ye gidenler sahip oluyor, bir de Portekiz’deki Capo Da Roca’ya gidenler.
Bir gün Capo Da Roca’ya da gideriz elbet ama şimdi buradayız, Babakale’de.
Bıçaklarıyla, balıklarıyla, deniz altıyla, güneşin denize kavuştuğu anlarının muhteşemliği ve coğrafi konumu ile ünlü Babakale’de.
Muhtarlıktan verilen sertifikayı almak için gittiğimiz muhtarlık binası pazar günü olduğu için boştu ancak restaurantlardan da sertifikadan alabileceğimizi öğrendik.
Daha önce Gülpınar’da muhteşem Apollon Semintheus tapınağını gezdiğimiz için daha fazla kalmaya zamanımız yoktu, erken ayrılmak zorundaydık buradan.
Elimizde sertifikamız yüreğimizde kadim Anadolu topraklarına duyduğumuz derin hayranlık ve minnetle…

Sertifikamızdaki dizeleri tekrar tekrar okuyarak devam ediyoruz yolumuza

Babakale’yi ziyaret ettiği için verilmiştir.
Kendisi gelişiyle bizi onurlandırdı, sevgi getirdi.
Burası, Asya’nın ve Türkiye’nin en batı noktasıdır.
Burada toprak biter ve insanı tarihsel masallar ülkesine götüren, denizler güzeli Ege başlar.
Asya’nın ucundaki fener sevgi ve dostluk ışıklarını tüm dünyaya göndermektedir.
Konuğumuz ve biz birbirimizi hiç unutmayacağız.
Gittiği her yere onunla selamlar yolluyor ve herkesi sevgiyle Babakale’ye çağırıyoruz.

Loading