Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Babakale ile Capo Da Roca’nın Ortak Özelliği…

Babakale ile Capo Da Roca’nın Ortak Özelliği…

Hayatımızın hep içinde bu aralar siyaset.
İki kişi bir araya gelince konu dönüp dolaşıp siyasete geliyor.
Ben de köşemde siyaset yazıyorum yazmaya da ülke gündeminin de dünya gündeminin de hızına yetişilmiyor.
Biraz siyasetin dar koridorlarından çıkmak, başımızı dışarı çıkarıp nefes almak gerek diye düşündüm.
Ve doğanın büründüğü sarı renkle beraber Bursa’nın kış habercisi lodos da gelince bu hızlı gündemden biraz sıyrılıp seyahat, tarih, değişik mekanlar keşfetmeyi sevenler için yazalım bugün dedim.
Kuzey Ege’den sık sık bahsederim yazılarımda.
Tutku derecesinde bir sevgim var bu topraklara.
İda Dağı ve eteklerini bu derece güzel kılan doğanın, tarihin, geçmiş medeniyetlerin kokusudur belki de, kimbilir…
Her seferinde farklı yerler keşfettiğim Kuzey Ege’de son gezi durağım Babakale idi.
Asya Kıtası’nın ve dolayısıyla Türkiye’nin en batı ucu olması en önemli özelliği Babakale’nin.
Bu hafta sonunda size Babakale’yi, seyahatimde bana eşlik eden Melike Soydan’ın yukselbaysal.com’da da yayınlanan yazısı ile anlatmak isterim.

Kuzey Ege…
Anadolu topraklarının birçok yerinde olduğu gibi sürprizlerle dolu.
İnsanı önce Kaz Dağları, sonra sedef rengi pırıl pırıl denizi, eski çağlardan bugüne taşınmış, topraktan fışkırırçasına oraya buraya serpiştirilmiş antik dönem kalıntıları ve son olarak ölümsüz ağaç zeytinin dalları ile sarıp sarmalayan tarih ve doğa harikası…
Her gittiğimizde yeni bir yer keşfetmenin hazzını yaşadığımız bu bölgedeki son keşfimiz belki de dünyadaki bütün gezginlerin bildiği, bizim ise gezginliğin daha başında olduğumuz için yeni keşfettiğimiz Babakale…
Küçücük bir köy.
Ağız alışkınlığı ile köy dediğime bakmayın, artık mahalle oldu.
Deniz altının nefis olduğunu dalış meraklılarından öğrendiğimiz Babakale’ye biz, Asya’nın en uç noktasından, Asya kıtasını yani dünyanın neredeyse yüzde altmış nüfusunu arkamıza alarak dünyaya bir de böyle bakmak için gelmiştim.
Evet, burası Asya kıtasının dolayısıyla Türkiye’nin batıdaki en uç noktası, çok özel bir coğrafya.
Köye girer girmez heybetli bir kalenin bizi karşıladığı Babakale’nin diğer bir özelliği de içinden geçtiğimiz köyler gibi Rum köyü değil bir Osmanlı köyü olmasıydı.
Bu kale de 1723’te Sultan III.Ahmet tarafından yaptırılmış ve Osmanlılar’ın en son inşa ettiği kale olma özelliği var.
Köyü çevreleyen dağlar, tıpkı asıl memleketim Güney Ege gibi makiliklerle kaplı ve hatta yer yer çorak dağları, masmavi denizi var.
Beni çok mutsuz eden, doğayla müthiş uyumsuz, çok büyük bir alana tamamen betondan yapılmış, dalga kıranın ucundaki fener olmasa sevimsizliği iyice artacak bir de limanı…
Kalenin burcundan uçsuz bucaksız Ege Denizi’ni görmeyi hayal ederken, sağdaki burçlar yerine soldakilere yönelince ilk olarak karşımıza bu beton yığını çıkıyor.
Ama moralimizi daha fazla bozmuyoruz.
Çünkü muhtarı bulmalıyız, zira sertifikamızı almak için çok acele ediyoruz, yaramaz bir mutluluk var içimizde bizi oradan oraya koşturan…
Babakale için araştırma yaparken, bize ‘’harika bir şey bu yahu, mutlaka gitmeliyiz’’ nidaları attıran bir bilgiye rastlamıştık.
Asya kıtasının bitip Ege Denizi’nin başladığı bu en uç noktaya gelenlere, dünyada sadece iki yerde verilen bir sertifika veriliyormuş. Bu sertifikaya bir Babakale’ye gidenler sahip oluyor bir de Avrupa’nın en uç noktası olan Portekiz’deki Capo Da Roca’ya gidenler…
Bir gün Capo Da Roca’ya da gideriz elbet ama şimdi buradayız.
Babakale’de…
Bıçaklarıyla, balıklarıyla, deniz altıyla, güneşin denize kavuştuğu anlarının muhteşemliği ve coğrafi konumu ile ünlü Babakale’de.
Muhtarlıktan verilen sertifikayı almak için gittiğimiz muhtarlık binası Pazar günü olduğu için boştu ancak restaurantlardan da sertifikadan alabileceğimizi öğrendik.
Daha önce Gülpınar’da muhteşem Apollon Semintheus tapınağını gezdiğimiz için daha fazla kalmaya zamanımız yoktu, erken ayrılmak zorundaydık buradan.
Elimizde sertifikamız yüreğimizde kadim Anadolu topraklarına duyduğumuz derin hayranlık ve minnetle…

Babakale’yi ziyaret ettiği için verilmiştir.
Kendisi gelişiyle bizi onurlandırdı, sevgi getirdi.
Burası, Asya’nın ve Türkiye’nin en batı noktasıdır.
Burada toprak biter ve insanı tarihsel masallar ülkesine götüren, denizler güzeli Ege başlar.
Asya’nın ucundaki fener sevgi ve dostluk ışıklarını tüm dünyaya göndermektedir.
Konuğumuz ve biz birbirimizi hiç unutmayacağız.
Gittiği her yere onunla selamlar yolluyor ve herkesi sevgiyle Babakale’ye çağırıyoruz.
(Babakale’de verilen sertifikada yazanlar)

Loading