Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, altında neler var merak et!

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, altında neler var merak et!

Temizlik sadece imandan değil tarihten de geliyor!

Uygarlıklar geliştikçe, geçmişin ayak izlerini sürmeye yönelik ilgimiz de yoğunlaşıyor.

Yeryüzünün hangi tarihsel mekânına ayak basarsanız basın, orada gelişmiş bir ülke yurttaşının gözleriyle karşılaşabilirsiniz!

Ya Japon turisttir bunun adı ya da İskandinav ülkelerinden kalkıp gelmiş yaşlı bir insan…

Onlar, insanoğlunun bu noktaya ulaşırken, hangi mesafeleri kat ettiğini, nereden nereye geldiğini gözleriyle görmek için düşüyorlar yollara…

******

Biz de geçtiğimiz yollara, sadece toprak diyerek basmıyoruz.

Altında binlerce kefenli, kefensiz kimler yatıyorsa onu merak ediyoruz.

Biliyoruz ki, Anadolu bir harmanlanmış uygarlıklar mezarlığı…

Geçtiğimiz yollarda bu izleri aramaya, bulmaya, görmeye çalışıyoruz.

*******

2016 yılbaşında, kentte kalıp masaların arasına sıkışmak yerine Ege’de tarih solumaya karar verdik.

İlk durağımız İzmir Selçuk oldu.

Biliyorduk ki, insanoğlunun en büyük miraslarından birinin bulunduğu yerdir bu şirin Ege kasabası…

Selçuk’ın adını ön plana çıkaran tarihsel miras ise Efes’tir.

Efes’in büyük isminin gölgesi altında kalmıştır Selçuk…

Gezimiz sırasında rotayı bu kez Efes’e değil, kent merkezindeki kaleye çevirdik.

İlçenin yamacında dalgalanan Türk bayrağına doğru yöneldik.

Tepeye doğru tırmanırken daha ilk adımımızda önümüze sütunlar, lahitler çıktı.

Tel örgüye kıyısında, henüz çitleri aşmadan, yolun kenarında sütun başları, bitişiğinde kahvehane; öte yanda terzi dükkânı, pek çok esnafın tarihle iç içe yaşadığına tanık olduk.

Adeta günlük yaşamları birlikte geçiyor.

*****

Elli-yüz adım attık, gâvurların St Jean adını verdikleri, bizim Aziz diye bildiğimiz İsa’nın havarisinin mekânına ulaştık.

Kilise, tapınaklar, cami ve Müslüman mezarlarının da bulunduğu yerleşke büyüklüğündeki ören yerinin içindeydik.

Karşımızda, güneşin pırıl pırıl aydınlattığı Selçuk kenti…

O tepeden, eski yerleşikler, yani Romalılar, Osmanlılar, bugünün yaşayanlarını izliyor, selamlıyordu adeta…

******

Sadece Selçuk değil, St. Jean Kilisesi de, Efes’in gölgesinde kalmış olsa da, yolunuz düştüğünde önce buradan gezmeye başlamanızı öneriyoruz.

******

İzmir Aydın otoyolundan sapınca, Selçuk üzerinden önce Ortaklar’a; oradan da Kuşadası ayrımından Söke’ye, ardından Bodrum’a ulaşma hedefiyle yola çıktık.

Çöp şişiyle adını duyuran Ortaklar’da bir başka büyük uygarlığın izlerine rastladık, hem de yol kenarında…

Ülkenin öteki bölgelerinde yol boylarında bir ağaca, bir taşa, hatta mağaraya rastlamak mümkündür.

Ege’de ise yol kenarında tarihe rastlarsınız…

Yıkık kale duvarları arasında gördük o çok özel sütun başlarını…

Helenistik dönemin en büyük sütun mimarlarından birinin yaptığını öğrendik içeri girince…

Edindiğimiz bir başka bilgi bizi daha çok şaşırttı.

İlk kez bir yerleşim yerinde, üstelik tarih öncesinde toplu tuvalet vardı.

Fransız Devrimi sırasında Kraliçe Maria Antoinette düşünün…

Yaşamında bir kez bile temiz bir suyla tuvaletini yapmamışken, Anadolu insanı iki bin yıl önce çeşmeden akıttığı suyla temizlenmeyi biliyordu.

Demek ki bu topraklarda temizlik sadece imandan değil, tarihten de geliyormuş…

******

Daha ilkokul çağında bize “Türkiye yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla zengin bir ülkedir” diye öğretmişlerdi.

Dört yanımız tarihle çevrili bu coğrafyada büyük bir zenginliğe sahip olduğumuz doğru…

Ancak coğrafya kitaplarında kast edilen farklı bir zenginliğe sahibiz esas olarak…

Bir yandan yeraltından halen çıkarılmayı bekleyen uygarlıklar, öte yandan yer üstünde her geçen gün yağmalanan tarih parçaları…

Ne gün yüzüne çıkarabiliyoruz ne de koruyabiliyoruz!

Oysa geleceğe bırakacağımız en önemli miras bu…

******

İşte bu tür gezi yazılarıyla, tarihsel mirasa duyarlı insan sayısını artırabilirsek, bize kalan zenginliği korumamız kolay olacak.

 

Loading