Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Musul’a giderken Diyarbakır’dan olmayalım!

Musul’a giderken Diyarbakır’dan olmayalım!

Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı macerasına girme öyküsünün ayrıntılarına bakıldığında, Enver Paşa ile Ziya Gökalp’in “Pan-Türkist” hayallerle imparatorluğu nasıl çökerttiğini, başkalarından toprak alma sevdasının ülkeyi nasıl felakete sürüklediğini görülüyor.

Almanya’nın gösterdiği kemiğin peşinde koca bir imparatorluk mahvoldu.

Yüz binlerce insanımızı savaşta kayboldu, milyonlarcasını sersefil oldu.

 

*****

 

O günün maceraseveri Enver’di, onun düşünsel altyapısını kuran Ziya Gökalp’ti.

Onca deneyime rağmen, günümüzde benzeri hayaller peşinde koşanlar kim peki?

 

*****

 

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin tapusu olan Lozan’ın tartışmaya açılmasına karşı sesini yükseltmişti.

Çok güzel, çok anlamlı tepkiydi.

Ama öncelikle kendi mahallesine dönüp, “Lozan bir hezimetti” diyenleri susturması gerekmiyor muydu?

Neden sus-pus oldu?

Dahası, Osmanlı hayalleriyle yatıp-kalkanlara, “Osmanlı’ya yelken açma teşebbüsünde bulunursak, kendi ülkemizin tapusunu tartışmaya açmış oluruz, kesin sesinizi” diye uyarması gerekmiyor muydu?

 

*****

 

Şunun kesin olarak anlaşılması lazım.

Hilafet ve Osmanlı hayalleri, Orta Doğu duvarına tosladı.

Rusya’ya, Putin’e çok onursuz bir şekilde diz çöküldü.

İsrail meselesinde büyük tornistan yapıldı.

Mısır’daki zik-zak İslamcı yazarları bile çileden çıkardı; bakınız Karar Gazetesi Yazarı Elif Çakır!

Şimdi sırada Suriye var!

 

*****

 

Demek ki neymiş, 20 yıl üniformasıyla savaşmış Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet kurucularının “Yurtta Barış, Dünyada Barış” felsefesi doğruymuş…

O felsefe sayesinde Yunanistan, Bulgaristan, Balkan ülkeleri, hatta Avrupa’nın büyük çoğunluğu İkinci Dünya Savaşı felaketini yaşarken, Türkiye İsmet İnönü yönetiminde savaş dışında kalmayı başardı.

 

*****

 

Osmanlı konusunda sıradan yurttaşın tavrına kızmak mümkün değil!

Cehaletin kayıtsız şartsız egemen olduğu bir ülkede, geçmişe özlem normal!

Ancak biraz okuma yazması olanların aklını yastık altında bırakıp evden çıkmalarını anlamak mümkün değil!

 

*****

 

Kadının sokağa çıkamadığı bir Osmanlı…

Köle ticaretinin olduğu bir Osmanlı…

Kibrit, toplu iğne dahil hiçbir mamul maddenin üretilmediği bir Osmanlı…

Tiyatronun, sinemanın, hatta Karagöz Hacivat oyunlarının yasaklanmaya çalıştığı bir Osmanlı…

200 yıl girdiği bütün savaşlardan yenik çıkan bir Osmanlı…

Donanmasını Haliç’e hapsederek, çürümeye terk eden bir Osmanlı…

Saray’ın kalın duvarları arasında zevk-ü sefa içinde yaşayan bir Osmanlı…

 

*****

 

Stratejik derinliğin aslında sığlık olduğu ortaya çıkarken, Türkiye’nin tek kurtuluşunun Cumhuriyet döneminin fabrika ayarlarına geri dönmek olduğu da anlaşıldı.

Ülkenin tek ve bütün halde kalması, bağımsız bir ülke halinde yoluna devam edebilmesi için başka çare yok!

Musul, Kerkük hayali görmek, ülkeyi uçuruma sürükler, bir kez daha bu köşeden uyarmış olalım.

Orası Suriye’ye de benzemez!

Şam’da namaz kılmadınız ama bu politikayla Türkiye’nin cenazesini kaldırırsınız!

Yaşamaya fırsat bulursanız elbette…

 

Loading