Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Kürtçüler ve Siyasal İslamcılar bu tezlere yanıt veremezler!

Kürtçüler ve Siyasal İslamcılar bu tezlere yanıt veremezler!

 

Tarihi baş aşağı gösterenler!

 

29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günü…

Çöken, çökertilen imparatorluğun enkazı üzerinde yükseldi yeni Türk devleti…

1923 yılında Türkiye’nin üzerinde yanan aydınlanma ışığı yeni bir toplumun müjdesini verdi.

Ne yazık ki, tarihten kin ve düşmanlık çıkarmaya çalışanlar, cumhuriyeti bir türlü içlerine sindiremediler.

 

****

 

Marks “Tarihte bir şey öyle olmuşsa, öyle olması gerektiği içindir” der.

Diyalektik bir bakış açısıdır bu…

Tarihin akışını kahramanlara bağlamak yerine, çağını ekonomik ve toplumsal koşullarıyla ilişkilendirir bu tez…

Şu bir tarihsel zorunluluk; 20. yüzyılın başında tüm dünyada imparatorluklar dağılırken, Osmanlı imparatorluğu da ayakta kalamazdı.

Çünkü 18. yüzyıldan bu yana Avrupa ulus-devlet çağına geçmişti.

 

****

 

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti, savaşın içinde, ateş çemberinden çıkarılıp, TBMM’nin önüne konuldu.

Düşünün, Lozan’da büyük devletlerle görüşmeye gidecek Türk heyeti…

Masaya, Türkiye’den, hem Sevr anlaşmasını imzalayarak ülkenin topraklarını yedi düvele peşkeş çeken İstanbul Hükümeti hem de Ankara’nın boyun eğmeyen Kuvayı Milliyeciler çağrıldı.

Ne yapacaktı savaşın galipleri; Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir?

Emperyalist güçlerin önüne güçlü çıkmak için hiç duraksamadan “Saltanat” kaldırıldı.

Osmanlı Sultanı Vahdettin’i silip atmak bir zorunluluktu.

 

****

 

Ayrıca, milletin son karar yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerindeki bütün gölgeleri kaldırmak için de saltanatın kaldırılıp, cumhuriyet ilanı tarihsel, stratejik bir zorunluluk olmaktan öte taktik adımdı aynı zamanda…

Çare yoktu başka türlü davranmaya…

Milletin seçtikleri karar veriyor ama en tepede Osmanlı’nın tohumundan çıkan birisi, bu kararları onaylıyor veya yok sayıyor!

Olur mu böyle saçmalık?

 

*****

 

Siyasal İslamcılar ile Kürtçülerin anlamadıkları da bu…

Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet olmasaydı, homojen bir yapı kurmaya çalışmasaydı, dağılır, parçalanır, yok olurdu.

Bu zorlu coğrafyada bizi parça pinçik ederlerdi.

 

****

 

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan, saltanat ve padişahlık kaldırılmadan iç isyanlar başlamıştı.

1920’deki Koçgiri isyanının ulus devletle alakası var mı?

Kaldı ki, Osmanlı’da da çok sayıda Kürt isyanı var!

İsyanların, ulus devletin tek tip yurttaş yaratmasına karşı olduğunu düşünenler bu çelişkiyi nasıl açıklayacak?

 

****

 

Keza, gerici ayaklanmalar için de geçerli bir tez bu…

Anzavur başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmeden isyan edenler, Yunanlılarla aynı cephede savaşmış olmadılar mı?

İskilipli Atıf Hoca, iki Anzavur isyanı, Çapanoğlu ayaklanması gibi  Türk ordusunu zor durumda bırakan pek çok iç karışıklık, saltanatla, cumhuriyetle ilgisi olmayan bir zamanda meydana geldi.

 

*****

 

Bir kez daha buradan anlatmak isterim.

Yalan ve kin üzerinden geçmişe küfredilerek, gelecek inşa edilemez.

Bugünkü Türkiye’nin muktedirleri unutmasınlar ki, tarih bir gün onları da yazacak.

Keşke, Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve arkadaşları kadar onları hayırla yad edebilse…

Bu değerli insanlara küfredilmez, ülkenin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü sağlayan, sonraki yıllarda Boğazlar’ı egemenliğimize alan, Hatay’ı ülke topraklarına katan bu insanlara ancak minnet duyulur!

 

 

 

 

 

 

Loading