Ana Sayfa Ortak Yazılar Çarşaflı bir genç kıza mektup!

Çarşaflı bir genç kıza mektup!

Birlikte yaşadığımız bir hikayeydi.

Yılmaz Karaca’nın genel başkanlığını yaptığı Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun Aydın’daki yorucu ama bir o kadar keyif aldığımız toplantısından dönerken Bursa Terminali’nde rastladık o genç kıza…

Daha doğrusu sesinden genç kız olduğunu tahmin ettik!

Üç kişilik banka oturmak için hamle yaptığımızda, eşim Melike Baysal, “Çantayı alır mısınız, biz de oturabilir miyiz?” diye sordu nezaketle…

Sadece gözleri ve burnunu gösteren kadın, “Çantamı yere koyamam içinde Kuran var” diyerek itiraz etmek istedi.

Biz ısrar edince de çantayı kaptığı gibi uzaktaki bir oturaklara geçerek yayılmaya devam etti.

Üzüldük elbette…

 

*****

 

En iyisi sözü bir başka kadına, eşime bırakmak:

Sabah Bursa terminalinde yanımda oturan, çantasında dini kitaplar olduğu için çantayı yere koyamayacağını söyleyen -muhtemelen kitapların ticaretini yapıyorsun- ve Latin alfabesi yerine Arap alfabesi ile yazılmış kitabı okumayı tercih eden, sadece burnu ve gözü açıkta kalacak şekilde giyinmiş genç hemcinsim; keşke bunları yüzüne söyleseydim diye hayıflanıyorum şu an ama iş işten geçti artık…

Biliyor musun; o reddettiğin Latin alfabesi ile birlikte uygulamaya geçmiş olan diğer devrimler sana ne sağladı? Tabii ki bilmiyorsun çünkü sen düşünmeye, sormaya, sorgulamaya değil; önce seni yaratana sonra senden güçlü olduklarına inandığın insanlara biat etmeye alışkınsın.

O zaman ben sana söyleyeyim; sen o devrimler sayesinde, sabah 07.00’de bir büyük şehrin otobüs terminalinde, yanında bir erkeğin refakatine ihtiyaç duymadan oturuyor, Arapça yazılmış bir kitabı özgürce okuyor, bu çağa çok uygun olmayan bir kıyafeti sırf inancın onu gerektiriyor diye giyiyor ve inancını yayabilmek için din kitabının ticaretini yine yanında bir erkeğin kefaletine ve refakatine ihtiyaç duymadan yapabiliyorsun…

Ve yine söylemeliyim ki; Arap alfabesi ile yazılmış kitabını okurken, seni terminalden alacak insanları aramak için kullandığın o akıllı telefonu da Araplar değil Latin alfabesini kullananlar yaptı.

Bizim de o teknolojiyi sağlayanlardan akıl ve zeka anlamında hiçbir eksiğimiz yok ama senin gibiler yüzünden, çağdaş ve bilimsel eğitim yerine dini eğitimi tercih etmek zorunda bırakılıyor bu ülkenin vatandaşları. Biz iman edeceğiz, onlar teknoloji üretecek yani.

Ah benim güzel kardeşim, tabii suçlu sen değilsin. Seni eğitemediğimiz için biz suçluyuz.

Farklı düşünceleri savunan insanların yayın organı kapatıldığında ses çıkarmadığımız için biz suçluyuz!

Cumhuriyet’e operasyon yapıldığında,’Zaten ne idüğü belirsiz olmuştu’ diyerek ses çıkarmıyorsak suçluluğumuz devam ediyor demektir.

Sarı Öküz hikayesini bile bile her şeyi sırf bize dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek kabul ettiğimiz anda suçluyuz!

Biz demokrasiyi, evrensel hukuk değerlerini, laikliği yeterince bilip içselleştirdik mi ki sana kızalım?

Ama artık öğrensek iyi olacak çünkü gerçekten sıra yavaş yavaş bize geliyor!”

 

 

 

Loading