Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Önyargı duvarlarını yerle bir eden hikaye!

Önyargı duvarlarını yerle bir eden hikaye!

Siyaseti bir savaş haline getirirseniz, dost, müttefik güçler ile düşman ayrımı yapmak zorunda kalırsınız!

Cephe cepheye, süngü süngüye savaş denilir bunun adına…

Oysa politika, yurttaşlara hizmet yarışı olmalıdır; güç edinmek, sonra o gücü birilerinin üzerinde baskı kurmak değildir siyaset!

Terör estirmek, ötekini ezmek, yok etmek hiç değildir!

******

Son yıllarda Türkiye ne yazık ki, kutuplaştırıcı siyasetin diliyle konuşuyor.

İktidar ve muhalefet cephesinden, sanki bir başka ülkeyle savaşılıyor gibi çığlıklar yükseliyor ülkenin başkentinden…

Eleştiri, uyarı dili bir kenara bırakılmış, adeta karşıdakine nefret kusan bir söylem tutturulmuş…

Yenmek, ezmek, yok etmek hedefiyle hendekler kazılmış TBMM koridorlarında…

*****

Anadolu’yu gezdiğimde ise bambaşka tablolarla karşılaşıyoruz.

Geçtiğimiz hafta sonunu büyük bir huzurla geçirdiğim Tokat’ta bunları düşündüm.

Orta Karadeniz’in bu şirin kentinin bütün ilçe belediye başkanları AK Partili…

Niksar Belediye Başkanı Özdilek Özcan, canını dişine takmış, ilçesi için refah ve zenginliğin peşinde…

Politikayı hizmet çıtasını en tepeye koymak için yapıyor!

Öteki belediye başkanları da öyle…

Siyasal görüşleri bir yanda, kentlerine hizmet için yarışıyorlar.

Vali Cevdet Can bir orkestra şefi gibi sessiz ve derinden bu hizmetleri organize ediyor, destekliyor!

Onlara adeta ağabeylik yapıyor!

*****

Tokat’ta bir kez daha tanık olduk ki, siyasal ön kabullerimiz olmasa, Türkiye büyük sıçrama yapacak!

Enerjimizi birbirimizi tüketmek için harcıyoruz.

Üretmek, çalışmak, yeni projeler peşinde koşmak yerine kavgayla zaman kaybetmeye devam edersek, çağı yakalamamız mümkün olmaz!

*****

Bunun temel koşulu da herkesi, her düşünceyi bir zenginlik kaynağı olarak görmek!

Yok etmek değil, yararlanmak temel amaç olmalı…

*****

Çok önemli gördüğüm bir özel örneği sizinle paylaşmak istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde CHP’de siyaset yapan sevdiğim bir insan aradı.

Sana bir şey danışmak istiyorum” dedi ve anlatmaya devam etti:

Ben biliyorsunuz, laiklik duyarlılığı olan, başörtüsüne sıcak bakmayan, Atatürkçü bir kadınım. Üç kişi çalışıyoruz. İş yerime stajyer olarak örtülü bir kız başvurdu. Alayım mı, yoksa sürekli gözüme batabileceği için sonra sorun yaşarım korkusuyla almasam mı?

Lütfen al! Ötekileştirmek, itmek çok yanlış bir tutum olur!”

Aslında arkadaşım zaten gönüllüydü de bir de benim desteğimi almak istedi.

*****

Neyse birkaç gün sonra örtülü kızımız göreve başladı.

Bu arada belirtmiş olayım; iş yeri ortağı bu arkadaşımın görümcesi CHP’de bir ilçede kadın kolları başkanı…

Stajyer kız işe başladı, arkadaşım ile konuşma sırasında, CHP’de kadın kolları başkanı olan görümcesi Ayşe’nin adı geçti!

Stajyer kız, “Sen Başkan Ayşe Abla’yı nerden tanıyorsun? Facebook’ta arkadaş olduğunu gördüm” diye sordu iş yeri sahibi arkadaşıma…

Arkadaşım da, “Ayşe benim görümcem, sen nerden tanıyorsun?” diye sorunca, stajyer kız, “Partiden” diye cevap verdi.

Arkadaşım hayretler içinde “Hangi parti?” diye sorunca kız, “CHP’ye üyeyim, orada siyaset yapıyorum” demez mi?

İki kadının birbirine sarılması görülmeye değer bir buluşmaydı!

*****

Ne yazık ki, Türkiye’de şu an iki duvar örülü durumda…

Biri ötekine kör, sağır, duyarsız!

Önyargı duvarları öylesine kalınlaştırılmış ki, işte böyle güzül örnekler ancak bu duvarları yok edebilir, yıkabilir!

Loading