Ana Sayfa Yüksel Baysal - Gazete Yazıları Tarih, 29 Mayıs 1453’le mi başlar?

Tarih, 29 Mayıs 1453’le mi başlar?

Mustafa Kemal Atatürk’ü yok saymak isteyen bazılarına soruyorsun:

“İstanbul’u kim aldı?”

Yanıt hazır:

“Fatih Sultan Mehmet!”

Soru:

“İstanbul’u Fatih tek başına mı aldı?”

Yanıt:
“Ihhh!”

Hani sen, “Kurtuluş Savaşı’nı veya Çanakkale Harbi’ni Mustafa Kemal Atatürk tek başına mı yaptı?” demiyor muydun?

 Bu ne yaman çelişki anne!

*****

Tarihi; bazıları, sadece kendi yanlış tezlerine hizmet edecek veriler toplamı sanıyorlar!

Belgeler ortaya çıkınca da afallıyorlar!

Kutul Amare zaferinde olduğu gibi…

*****

Savaşın komutanı hiç sevmedikleri İttihat ve Terakki mensubu bir asker çıkınca sus-pus oldular.

Onlar bula bula “Mezarıma içki dökün!” diyen adamı buldular!

Bunlar için Atatürk olmasın da kim olursa olsun!

*****

Şapa oturdukları bir başka konu da bu zaferin sanki ‘Tek Parti’ döneminde yasaklandığı algısını yaratmaktı.

Arapların ihanetleri nedeniyle daha sonra büyük kayıplar verdiğimiz bu zaferin kutlamaları Adnan Menderes döneminde resmi olarak kaldırıldı.

******

Mustafa Kemal’in tarihi 1919’da başlatmadığını biliyoruz.

Bu noktada Demokrat Parti’nin dört kurucusundan biri olan, ünlü tarihçi Prof. Dr. Fuat Köprülü’yü tanık olarak kürsüye çıkarmak istiyorum.

*****

Mustafa Kemal, ulusal tarih çalışmalarına çok önem veren bir liderdi.

Bakın Köprülü bu konuda ne diyor:

Atatürk’ün milli tarih çalışmalarına ne büyük bir ehemmiyet verdiği ve bu tür çalışmayı nasıl teşvik ve himaye ettiği herkesçe biliniyor. Milli tarihi yabancıların gözleriyle görmenin, daha doğrusu, onların gösterdikleri şekilde anlamanın bir millet için ne büyük bir gaflet olduğunu Atatürk büyük dehasıyla çok iyi biliyordu. Bunun için maddi ve siyasi istiklale kavuşturduğu milletini manevi ve ruhi istiklale de kavuşturmak için memlekette tarih araştırmalarını geliştirmeye büyük önem verdi ve Türk Tarih Kurumu’nu bu amaçla kurdu.”

*****

Türkiye’nin en önemli tarihçilerinden biri olan Fuat Köprülü, daha sonra kişisel bir anısını aktardı.

Cumhuriyet’in ışıklarının henüz aydınlanmaya başladığı bir dönemde Fuat Köprülü, “Türkiye Tarihi” adlı küçük bir yapıt kaleme alır.

Ankara’da Kanaat Yayınevi’nde otururken, Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın içeri girer ve Köprülü’ye, “Gazi, tarihi eserlere karşı büyük bir alaka gösterir. Kitabından yollarsan memnun olacaktır” der.

Atatürk’ü Çanakkale Savaşı’ndan beri tanıyan ve onunla röportaj yapan Ruşen Eşref’in önerisiyle, çekinerek ve de dikkate alınacağını hiç düşünmeden kitabı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e gönderir.

 

*****

Sonrasını onun ağzından dinleyelim:

O sırada iç ve dış bütün işlerle meşgul olan Cumhurbaşkanı’nın kitabımı okuyacağını doğrusu tahmin etmiyordum. Fakat aradan bir hafta geçer geçmez aldığım takdirname, bu tahminimin yanlışlığını meydana koydu.”

Düşünün, Mustafa Kemal bir haftada kitabı okuyor, yanıt veriyor.

Kendi el yazısıyla yazdığı mektup bilim adamı Fuat Köprülü’yü kıvandırıyor.

 

*****

İş orada da bitmiyor.

Mustafa Kemal, dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’ye talimat veriyor. Bakan Mustafa Necati de Fuat Köprülü’ye, “Türkiye Tarihi”nin başka ciltlerinin ne zaman çıkacağını, kitabın baskısına nasıl maddi yardım yapabileceklerini resmi bir yazıyla soruyor!

******

İşte bilim insanına verilen önem…

İşte tarihe tutulan ayna…

İşte Cumhuriyet’in kurucu felsefesinin özü!

*****

Bu yazının dipnotu: Tarihe bir kahramanlık övgüsü olarak bakan sağ dünya görüşünden nesnel tarihçi çıkmadığını biliyoruz. Elbette istisnalar kaideyi bozmuyor. İşte Fuat Köprülü de bunlardan biri… Tarihi birtakım abartılı destanlara kurban vermeyen bir bilim insanı… Türk Tarihinin Ana Hatları, Türkiye tarihçiliğinin ilk ve en önemli çalışması olarak kabul edilir!

 

Not: Fuat Köprülü’nün anısı, Türk Dil Kurumu’nun “Güzel Yazılar, Gezi-Hatıra” adlı derleme kitabındaki “Bir Hatıra” yazısından alındı.

 

 

VİCDANLI İNSANLAR ŞU SORULARA YANIT VEREBİLİR Mİ?

1-Fetih için değil, töreni için harcanan bunca para makul kabul edilebilir mi?

2-29 Mayıs gibi bir büyük zaferi, başkanlık propagandasına malzeme etmek doğru mudur?

3-19 Mayıs için şehitleri bahane edenler, 10 gün sonraki kutlamalarda neden hiç sınır tanımadılar?

4-Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, 29 Mayıs kutlanabilir miydi?

5-600 küsur yıl sonra Batı dünyasına fetih mantığıyla meydan okumanın bir gerekçesi var mı? Bilimle, sanatla, ekonomiyle, kültürle fetih yapıldığı bir dönemde bu kutlamalar öteki ülkelerde bir tedirginlik yaratmış mıdır?

6-Fatih Sultan Mehmet ile bugünkü yöneticiler arasında bir bağ var mı? Beş dil bilen, çağın bütün gereklerini yerine getiren, İslam dünyası karanlık çağa girerken Bellini’ye kendi resmini yaptıran padişahla bugünkü yöneticilerin benzerliği olabilir mi?

 

 

KARADENİZ FIRTINASI BURSA’YI AYAĞA KALDIRDI!

Bizim Selo’ya inat, binlerce Bursalı, Fuat Saka, Karmate ve Niyazi Koyuncu’nun sahne aldığı Kültürpark Açık Hava’yı doldurdu.

Üç Karadenizli sanatçı müthiş performanslarıyla, kemençe ve tulumla gelenleri hop oturtup, hop kaldırdı.

Cep telefonları ışığının sahneye tutulması, binlerce mumun aynı anda yandığı görüntüsünü verdi.

Özellikle Fuat Saka’nın Nazım Hikmet’i anması, “Ey Sofu Şaraba Eyle İhtiram” parçası seyirciler tarafından yoğun alkış aldı.

Niyazi Koyuncu’nun Karadeniz’in özel sesi ağabeyi Kazım Koyuncu’nun “İşte Gidiyorum, Arkama Bakmadan” parçası da duygulu anların yaşanmasına neden oldu.

Kısaca ve özetle muhteşem bir gece yaşadı Karadeniz müziği sevenler…

Loading