Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Sansürün pençesindeki Türk basını!

Sansürün pençesindeki Türk basını!

Basından sansür kalktı mı?

Türk basın tarihi, sansüre ve baskılara karşı özgürlük mücadelesi tarihidir.

24 Temmuz 1908 bu anlamda çok önemli bir gündür.

O tarihte Abdülhamit’in 33 yıl süren diktatörlüğü sona ermiş, gazeteler özgürce yayın yapmaya başlamışlardır.

Ne yazık ki, pek çok özgürlük gibi bu özgürlük de yukarıdan aşağı bahşedilmiştir; mücadeleyle alınmamıştır.

 

****

 

Haklı olarak şu soru akla gelebilir; gerçekten sansür kalktı mı?

Abdülhamit’ten bu yana gelen her iktidar basını kontrol altına almak için yoğun çaba göstermiş, farklı düşünce ifade eden gazeteleri kapatmış, gazetecileri hapse tıkmıştır.

Belirli dönemler hariç, Türk basının rahat nefes aldığı yıl sayısı çok azdır.

 

****

 

Ancak, Abdülhamit döneminin farkı şurada…

Gazeteler daha yayınlanmadan önce Babıali’deki sansür memuruna giderdi.

Cahil, meslekten anlamayan, Türkçe bile bilmeyen kişiler tarafından okunur, yazıların, haberlerin her tarafı çizik yerdi.

Çoğu zaman gazetelerin belirli sayfalarının boş çıktığı görülürdü.

 

****

 

Hıfzı Topuz’un “100 Soruda Basın Tarihi”nde bu durum şöyle anlatılır.

“O dönemin sansürcü başı olarak görev yapan Hıfzı Bey’di.

Meşhur yazarımız Ahmet Rasim, bir ziyaret sırasında Hıfzı Bey’e, ‘Hangi yazıları neden sansür ediyorsunuz, anlayalım da, kendimizi ona göre ayarlayalım’ diye sorar.

Gazeteler akşam üzeri sansür memuruna götürüldüğü için, yazının çizilmesi durumunda gazete çok zor duruma düşüyor, yazının yenisini konulması için olağanüstü bir çaba gerektiriyordu.

Sütunların boş çıkması da yasaktı!

Hıfzı Bey,  Ahmet Rasim’in bu sorusuna karşılık ‘Size şu kadarını söyleyeyim, siz anlayınız. Hangi yazınızı çok beğenerek yazmışsanız, ‘oh ne güzel oldu’ demişseniz, benim onu çizeceğimi bilin!’ yanıtı verir.”

 

*****

 

Abdülhamit dönemi, basın özgürlüğü açısından tam bir terör dönemidir.

Sözcüklerin bile yasaklandığı yıllardır.

Anayasa (Kanun-i Esasi) sözcüğü yasaktı.

Cumhuriyet kelimesinden korkuluyordu.

Tahtakurusu”, “Tahtın kurusun!” anlamına gelebileceği için yasaklanmıştı.

O dönemde “0 eşittir AH”,  gibi bir formül bile yazılamıyordu gazetelerde…

Çünkü “Abdülhamit sıfıra eşittir mi demek istiyorsunuz?” diye soruluyordu.

 

*******

 

Türk dilinin en önemli yazarlarından biri olan Halit Ziya Uşaklıgil bakın nasıl yakınıyor bu sansürden:

’Birader’ diyemezdiniz; çünkü bir yandan Abdülhamit’in biraderi Sultan Murat, öte yandan da Reşat Efendi vardı. ‘Tepe’ diyemezdiniz; çünkü bundan Yıldız Sarayı anlaşılırdı. ‘Boya’ diyemezdiniz; çünkü bundan padişahın boyalı sakalı akla gelirdi.”

(Hıfzı Topuz, Elbet Sabah Olacak, Remzi Kitabevi, Özgürlük şairi Tevfik Fikret’in romanı…)

 

******

 

Hıfzı Topuz, basın tarihini ele aldığı kitabında Abdülhamit sansürünün nereye kadar uzandığına çok güzel bir örnek verir.

Yıl 1902…

Ulu Hakan Abdülhamit’in despotik yönetiminin koyulaştığı bir tarih!

Devlet Basımevi’nde Salname adı altında Devlet Yıllığı basılır.

Basım sırasında bir yanlışlık yapılır ve Kanuni Esasi’nin bir yaprağı cilde tersten konulur.

Bundan dolayı sayfa ters basılmış olur.

Sen misin bunu yapan!

Demek sen padişahımızı baş aşağı göstermek istiyorsun!” denilerek, Devlet Basımevi kapatılır!

 

****

 

Sansür o tarihte kalktı ama basın özgürlüğü bu ülkeye henüz tam olarak ayak basmadı.

Yasama, yürütme, yargının ardından dördüncü güç olması gereken basın, halkın doğru bilgi alma görevini yerine getirmekten çok uzak…

İktidarların yedek gücü, besleme basın, iktidarların söyledikleri halka kabul ettirmenin aracı haline geldi.

 

 

LİONSLARDAN 24 TEMMUZ ATAĞI!

 

Bursa’da kurulu bulunan Lions kulüpleri, 24 Temmuz basın bayramı nedeniyle, gazetecilerle öğle yemeğinde buluştu.

Lions yöneticileri, “Bilgiye ulaşmak, ulaştığı bilgiyi sorgulamak ve gerektiğinde karşı bilgiyi ortaya koymak” şeklinde özetlenen basın ve ifade özgürlüğünü çok güzel dile getirdiler.

Kendi faaliyet alanlarıyla ilgili olarak da bilgiler verdiler.

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN NE DEDİLER?

 

Basın özgürlüğü günümüz nedeniyle çok sayıda mesaj aldık.

Kendimce önemli gördüklerimden birer “kuple” sunmak istiyorum:

Vali İzzettin Küçük:

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürkün, Basın, milletin müşterek sesidir.  Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir’” sözü basının önemini ve basın mensuplarının üstlendiği büyük sorumluluğu en güzel şekilde ortaya koymaktadır.”

 

*****

 

CHP İl Başkanı Şadi Özdemir:

Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke içinde 155. sıraya kadar geriledik. Demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru ve teminatı olan basın, mevcut iktidarın baskıcı uygulamalarından dolayı halkın haber alma hakkına cevap veremez duruma getirilmiştir. Medya kuruluşlarının çoğu mevcut iktidarın yayın organları gibi çalışmakta, halkı yanlış veya taraflı haberler İle yönlendirmektedir. Bütün bu iklime rağmen dürüst, ilkeli ve tarafsız bir şekilde mesleğini yapmaya çalışan gazeteciler ise herhangi bir gerekçeyle gözaltına alınmakta, dava dosyalarına aylar sonra şekil verilmektedir.”

 

****

 

Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi:

Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında 11’i tutuklu 17 yazar, çizer, muhabir, avukat ve yönetici ilk kez hakim karşısına çıkarken, duruşma sonunda gelecek iyi haberleri bekleyerek karşılıyoruz 24 Temmuz’u… Bu koşullarda basın özgürlüğünün önündeki engeller kalkmadıkça bugünün bayram olarak nitelendirilmesinin zor olduğunu bir kez daha belirterek, gazetecilerin yargılanmadığı, “Gazetecilik suç değildir” demek zorunda kalmayacağımız, iş güvenceli yarınlara olan özlemimizi bir kez daha dile getiriyoruz.”

 

*****

 

BUSİAD Başkanı Günal Baylan:

Kamuoyunu doğru bilgilendiren ve kişisel hak ve özgürlükleri temel alan tarafsız bir basın, demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer almaktadır. Basının özgür olmadığı bir ülkede gerçek anlamda demokrasiden, insan haklarından ve sosyal adaletten söz edilemez. Demokrasinin etkin bir şekilde uygulama alanı bulduğu ülkelerde önemli bir kamusal güç olarak kabul gören basın; toplumun geniş kesimlerini etkileyebilmekte ve yönlendirebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında basında sansürün, basını temel işlevlerinden uzaklaştırdığı ve objektifliğini gölgelediği yadsınamaz bir gerçektir.

 Özgür ve bağımsız bir basının, özgür ve bağımsız bir toplumun garantisi olduğu gerçeğinden hareketle; basın özgürlüğünün çeşitli uygulamalarla kısıtlanmadığı, fikirlerini beyan eden gazeteciler hakkında davaların açılmadığı ve gazetecilerin tutuklanmadığı bir gelecek temennisi ile 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutlarım.”

 

 

****

 

CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel:

“150den fazla gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede, hiçbir yabancıya bu ülkede basın özgürlüğü var diyemezsiniz. Bu dönemde yaşananları görseydi Abdülhamit dahi hayret ederdi. Türk basını, 1908 öncesinde olduğu gibi yine bir istibdat’ (baskı dönemi) ile karşı karşıya. Günümüzde resmi adıyla sansür memurları yok ancak o memurların dahi yapmadığını yapan kendi kendine oto-sansür uygulayan yandaş gazeteciler var. Muhalif basının üzerine gönderilen vergi memurları var. Uydurma iddiaları delil kabul eden mahkemeler var. Günümüzde gazetecilere karşı her türlü baskı, tehdit, yıldırma, tutuklama var olmayan tek şey ise adalet. Ve biz yalnızca adalet istiyoruz. AKP iktidarı tarafından uygulanan sistematik sansürün kaldırılması yönünde verdiğimiz mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Turhan Günay, Ahmet Şık, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Gökmen Ulu, Mediha Olgun ve tutuklu diğer gazetecilerin 24 Temmuz Gazeteciler Gününü kutluyor, yeniden bayram yapacağımız özgür günlerin bir an önce gelmesini diliyorum.

Loading