Allah aşkına, şu rakamlara bakar mısınız?
Dünyaya 670 tır dolusu demir satıyoruz, karşılığında sadece bir tır dolusu cep telefonu alıyoruz!
25 tır dolusu mermer satıyoruz, buna karşılık sadece ve sadece bir adet “tomografi” cihazı alıyoruz!
2 bin 600 tırı doldurup gönderiyoruz yurt dışına, oradan bize bir tır bilgisayar geliyor!
582 tır unu yurt dışına satmaya çalıyoruz; ne için, karşılığında 1 ton ilaç alabilmek için!
*****
Durumumuz felaket!
Bu gidişle, bu yönetim tarzıyla, bu bakış açısıyla, bu mantıkla, değil dünyanın en büyük on ekonomisi arasına girmek, yerimizi korursak öpüp başımıza koyalım!
****
Ülkenin dört bir yanında savaş tamtamları çalınırken, ne yazık ki, bilimsel alanda gelişmelerin durumuna bakan yok!
Varsa yoksa imam-hatip, varsa yoksa din eğitimi!
100 yıl sonra çocuklarımız “Atalarımız bilgi çağına da geç kaldı!” diyecekler!
Yazıklar olsun, geçmişten de mi ders almadılar diye soracaklar!
Öyle ya, birilerinin Cumhuriyet’ten rövanş almak için övündüğü Osmanlı, sanayi devrimini ıskalamadı mı?
El alem buhar makinesini, elektriği bulurken, bizim atalarımız “cinler, perilerle” uğraşarak zaman kaybetmedi mi?
****
Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu ile zaman zaman bu konuları konuşuyoruz!
Çok çarpıcı saptamaları var…
“Türkiye’nin ihracat hikayesi şöyle başladı. Bir vagon karpuz gönderiyor, bir televizyon alıyorduk. Biz televizyon üretmeye başladığımızda, dünya başka yere gitti. Biz karpuzdan televizyon üretimine geçtik ama bilgi teknolojilerine, yazılıma adım atamadık.”
Prof. Dr. Tatlıoğlu, Amerika’daki teknoloji borsasında bir tek Türk şirketinin olmadığının altını çizdi.
Yeryüzünde 2 bin 500 şirketin bulunduğu teknoloji liginde sıfır çekiyoruz!
Bir başka önemli rakam da şu: Dünyada 500 büyük firma arasında da Türk yok!
*****
Türkiye uzun yıllardır yerinde sayıyor!
20 yıl önce de dünyanın 17. Büyük ekonomisiydik, şimdi de öyle!
Böyle mi yakalayacağız çağı?
Türkiye bilimsel anlamda gelişmeden, ekonomik anlamda üretmeden kalkınamaz, zenginleşemez, ilerleyemez!
