Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Osmanlı’da köle pazarı ve Bursa

Osmanlı’da köle pazarı ve Bursa

 

Darılmak, küsmek, kızmak yok!

Bursa Devlet Tiyatrosu’nun 2016-2017 tiyatro sezonunda, Muhsipzade Celal’ın yazdığı oyunla açılan perdeye ilişkin değerlendirmeler olumsuz…

Ben de “Dost acı söyler” atasözünden de güç alarak belirtmek isterim ki, İstanbul Efendisi oyunu başarısız…

Oyunu birlikte izlediğimiz tiyatro dostları, yoğun eleştiriler yaptılar.

En önemli saptamaları da oyunda konuya derinlemesine dalınmadığı şeklinde olandı.

*****

1914 yılında yazılan oyunda, bir aşk hikayesi bağlamında Osmanlı dönemi hicvediliyor…

Burada dönemin terör estiren, despot yöneticisi Savleti Efendi’nin durumu bile tam aktarılmamış…

Büyülerle, fallarla, cinlerle başkenti idare eden idareci, sevimli kahraman olarak karşımıza çıkarılmış…

****

Oysa insanların, özellikle kadınların alınıp satıldığı bir toplumsal, tarihsel dram var Osmanlı döneminde…

Bakın bu konuda uzmanlar ne diyor:

Esirciler olarak adlandırılan ve Osmanlı topraklarında köle ve cariye ticareti yapan kişiler özellikle I.Murad döneminden itibaren görülmeye başlanmıştır. Savaşların akabinde devletin beşte birlik payının dağıtılmasının ardından kalan esirler, savaş meydanlarında tacirlere satılıyorlardı. Burada satılamayanlar ise merkez şehirlerde esircilere ya da satın alma gücüne sahip olan kişilere satılıyorlardı. Kaçırma yoluyla köle yapılanlar da yine merkez şehirlerdeki esir tacirlerinde toplanırlardı. Esir alıp – satmak serbest olduğundan, esircilik bir meslek haline gelmiş ve bu meslek grubunun başına ‘Esirciler Kethüdası’ getirilmişti. Esircilik kârlı bir işti ve bu işi yapanlar zengin tüccar grubundan sayılıyorlardı. Her isteyen esirci olamıyordu. Esirci esnafının iyi tanınması gerekiyordu. Kanuna aykırı hareket eden veya kölelere kötü muamelede bulunanlar bu meslekten atılıyordu. Meslekten atılmanın hafif bir ceza kabul edildiği durumlarda, suçluların esir pazarının kapısına asıldıkları da görülüyordu. Özellikle kadın esircilerin hareketleri çok sıkı kontrol ediliyor, kanuna aykırılıklar önlenmeye çalışılıyordu. Alınan tüm tedbirlere rağmen köle ticaretindeki suistimaller engellenememiştir.”

*****

Söz arasında belirteyim ki, ilk esir pazarı Bursa’da kuruldu.

1839 yılında Tanzimat Fermanı ile yasaklanmasına karşın 1857 yılında Padişah’ın gönderdiği ferman ile ancak yasaklanabildi.

Yine en son yasaklanan kentlerden biri Bursa’ydı.

O da İngilizlerin baskısıyla…

(Acaba tekste bu tür ayrıntılara yer verilebilir miydi?)

****

Teknik olarak değerlendirmelere gelince; “Koreografi çok kötü…”

Oyunda çok sayıda dans sahnesi var.

Kadınların hareketleri uyumsuz, erkekler ise elbiselerin içine sıkışmış gibiydi.

****

Konunun uzmanı değilim ama yıllardır tiyatro izleyen, okuyan, yazan biri olarak gözlemim o ki, “eğlenceli vakit geçirmek” dışında özellikle izlenmesi gereken bir oyun diye öneremeyeceğim.

Bursa Devlet Tiyatrosu’nun Müdürü Ömer Naci Topçu ile Yönetmen Baki Erdi Mamikoğlu’dan ricam, oyunu gözden geçirmeleri…

Ve de bazı oyuncuları uyarmaları…

****

O akşamdan aklımada kalan tek çarpıcı cümle şu:

Bizim düşümüz başkalarının kâbusu olabilir!”

Bu sözler sanki ülkemizin bugünkü durumunu anlatıyor…

Haksız mıyım?

 

 

Loading