Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Tanrıların Tahtı Nemrut!

Tanrıların Tahtı Nemrut!

İki bin yıldır üzerine yağan karlara…

Eksi 40 derecelere varan dondurucu soğuklara…

Gökten sicim gibi inen yağmurlara…

Kayaları yerinden oynatan fırtınalara rağmen 2 bin yıllık direnişin sembolüdür Nemrut…

İnsanlık tarihinin küçük bir kesitinin taşlara işlenmiş ve en üst rafa kaldırılmış hikayesidir.

2 bin metre yükseklikte muhafaza edilen 2 bin yıllık mirastır.

“Tanrı Zeus’un göklerdeki tahtına en yakın yerdir.”

Ancak Adıyaman da sadece Nemrut’tan ibaret değildir.

Örneğin, Anadolu’daki en büyük Grekçe kaya yazıt buradadır.

Perre Antik Kenti, Roma’dan kalan şaheser Cendere Köprüsü başta olmak üzere daha pek çok doğal ve tarihsel zenginliğin olduğu şehirdir.

İLK HEDEF NEMRUT VE GÜNEŞİN DOĞUŞU!

Haziran başında, Adıyaman Faal Gazeteciler Derneği’nin davetiyle Türkiye Gazeteciler Federasyonu öncülüğünde gerçekleştirilen Adıyaman gezisinde bu muhteşem doğal, tarihsel yapıların bir kısmını görme olanağı bulduk.

Öncelikli hedefimiz Nemrut’tu…

Gece 03.00 civarında kalktık, yaklaşık 1,5 saat uzaklıktaki Nemrut dağına varmak için yola revan olduk.

Otobüsle bir yere kadar gidebildik; sonra servis aracıyla başka bir noktaya vardık.

Ardından yaklaşık 700 metrelik zorlu bir parkuru tırmanarak, Nemrut dağına ulaştık.

Taş heykellerin oluşturduğu tarih sergisinin eşliğinde sabah 05.00 sıralarında güneşin doğuşunu seyrettik.

İnsanın iliklerine işleyen bir soğuğa rağmen doğanın uyanışını haber veren muhteşem bir manzara ile karşılaştık.

Yeryüzünün yavaş yavaş aydınlandığı Nemrut dağında güneşin doğuşunu izlemeye doyamadık ve güneşi içenlerin türküsünü söyledik!

Adıyaman için “Güneşin en güzel doğduğu topraklar” diyenlere hak verdik!

2 BİN YILDIR AYAKTA KALAN KÖPRÜ!

Nemrut’ta güneşi topladıktan sonra İl Turizm, Kültür Müdürü Mustafa Ekinci’nin rehberliğinde yola koyulduk ve Cendere köprüsüne vardık.

Roma mimarisinin anıtsal bir örneği olan ve 120 metre uzunluğunda 7 metre genişliğindeki köprü, tıpkı Nemrut heykelleri gibi 2 bin yıldır dimdik ayakta…
Ne insanın zulmü yıkabildi bu köprüyü ne de doğanın ve zamanın acımasızlığı…

8-10 yıl önce üzerinden otomobillerin geçtiği Cendere sapsağlam duruyor yerinde; hem de sütunlarıyla birlikte…

Adına Bursa için para basılan Roma İmparatoru Caracalla’nın yıktırdığı bir sütun hariç…

92 taş bloktan oluşan köprünün mimarisi öylesine hesaplanmış ki, olası depremde yıkılmak yerine taşlar birbirine kenetlenerek, direniyor.

UÇURUMLARIN KENARINDA KURULAN KALE!

Adıyaman’da gidilmesi gereken pek çok yer ve görülmesi gereken pek çok anıtsal eser var.

Arsemia Ören Yeri ile Karakuş Tümülüsü bunların başında geliyor.

Ancak KahtaKocahisar köyü yakınlarındaki kale insan oğlunun iki bin yıl önceki serüvenin yansıtan bir mekan…

350 metre yükseklikteki kayaların üzerindeki kale, savunma anlamında geçit vermeyecek şekilde inşa edilmiş…

Duvarlarında ince bir çizgi halindeki oyuklar, savunma yapacak askerleri görünmez kılıyor.

Yukarıdan aşağıya, ince bir aralıktan ok atan hayaletler gibi…

Yenilmez Roma lejyonerleri ilk yenilgisini burada alıyor.

Kalenin içine 350 ton su alabilecek bir depo yapmış Kommagene Kralı…

Bu da yetmemiş, bedenini derin yarlara yaslayan Kahta kalesinin içinden uçurumun kenarındaki dereye inen suya gizli bir tünel açarak, kaleyi aç-susuz bırakmak yoluyla alma düşüncesini imkansız hale getirmiş…

ÇİLEHANE…

Anadolu İslam’ının en güzel yanı tasavvuf olarak kabul edilir.

Tasavvufun ilk şartı olgunlaşmadır.

Onun yeri de çile dergahlarıdır.

Adıyaman’da Kommagene uygarlığında çilehane olduğunu gördük.

Yazıtlardan anlaşıldığına göre Arsameia Ören Yeri’ndeki 150 metrelik bir dehlizdeki iki odadan biri bu amaca tahsis edilmiş…

O odalar bir yandan Kommagene yurttaşlığını almak isteyenler için bir bekleme yeri olarak kullanılmış; öte yandan olgunlaşmak, kemale ermek isteyenler için çilehane olmuş…

NEMRUT NASIL KEŞFEDİLDİ?

Türk ordusunun tarihinde Helmuth Von Moltke’nin önemli bir yeri vardır.

Sanayi devrimi trenini kaçıran, fetih döneminin motivasyonu ile hareket eden Türk ordusuna Alman modelini getiren kişidir Moltke…

1835 yılında Osmanlı Sarayı’na askeri danışman olarak geldiğinde, bölgeye gönderilerek araştırma yapması istendi.

Alman askeri de, bölgeyi iyi gözlemleyebilecek bir zirve aradı ve Nemrut dağına çıktı.

Bölgenin tarihsel zenginliğini ilk keşfeden bu Alman oldu.

Ancak Moltke bu önemli keşiften hiç söz etmedi.

Bir başka Alman, o sırada Diyarbakır’da yol yapım işlerinde çalışmakta olan Başmühendis Karl Sester, Alman Büyükelçiliği’ne bir mektup yazarak,  dağların zirvelerinde büyük heykeller olduğunu bildirdi.

Mektubun yazılmasından bir yıl sonra 1882 yılının Mayıs ayında Karl Sester ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden OttoPuchstein, yeryüzünün bu en muhteşem eserleri arasında sayılabilecek tanrı heykelleriyle süslenmiş Nemrut’u keşfettiler.

Yazıtları okudular ve Kommagene Kralı 1. Antiokhos’un emri ile inşa edildiğini anladılar.

İki yıl sonra bizden biri Osman Hamdi Bey, Bergama kazılarını da yapan Carl Human’la birlikte ilk kazı sonuçlarını kitap haline getirdi.

“Nemrut Dağı’nın Tümülüsü!”

İşte Osmanlı’daki ilk arkeolojik yapıt Osman Hamdi Bey’in imzasıyla yayınlandı.

Nemrut dağında sonraki yıllarda kazılar devam etti.

GÜNEYDOĞU’NUN HUZUR KENTİ ADIYAMAN!

Adıyaman bir barış kenti…

Düşünülenin aksine, geceleri sokağa huzurlu çıkılabilen, gündüzleri süngülerin gölgesinde dolaşılmayan bir yer…

Her siyasal görüşten yurttaşın, her dinden, her mezhepten insanın yan yana durduğu, bir büyük uzlaşma şehri…

*****

Şehirde ana siyasal aktör AK Parti…

TBMM Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın en önemli siyasal figür…

Sempatik, alçak gönüllü ama belirleyici…

Bundan ötürü hem saygıyla önünden geçiyorlar hem de alttan alta süren bir tepki var kendisine…

“Kahta, Adıyaman siyasetini esir aldı diyorlar.”

Ağırlıklı olarak Kürt milliyetçilerinin partisi HDP de var, MHP de…

Ancak kavga yok, siyasal gerilim çok az…

Bir önceki seçimde milletvekili çıkaramayan CHP’de bir canlanma var.

Birinci sıra adayı Abdurrahman Tutdere bu kez milletvekili olur diye bakılıyor.

*****

Adıyaman Belediye Başkanı AK Partili, eski milletvekili Hüsrev Kutlu…

Sempatik, son derece espritüel, halk adamı…

Keşke ülkenin kurucusu Atatürk’e de tepkili olmasaydı.

Makamında Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın fotoğrafları asılıydı ama Atatürk yoktu.

Aslında gülerek anlattığı anısı da kendisine yeterince ders olmamış anlaşılan…

***

Yıl 1974…

Dönemin Adıyaman Valisi, Adıyaman turizmini canlandırmak için “Nemrut Festivali” düzenler.

Aralarında Hüsrev Kutlu’nun da olduğu “Siyasal İslam-Siyasal Milliyetçi” grup karşı eylem yapar, hatta festivale gelenlere taş atar.

Aradan bir süre geçer Malatya bu işe soyunur ve Nemrut Festivali düzenler.

Başkan Hüsrev Kutlu, bunu bize anlattıktan sonra gülerek, şunları ifade eder: “Şimdi biz Nemrut bizimdir, bizim kalacak diyoruz.”

Hüsret Kutlu’nun Atatürk’e olan mesafesine karşılık genç, dinamik Emniyet Müdürü’nün makamı Atatürk’le bezenmişti.

Yılmaz Karaca başkanlığındaki heyetimiz Adıyaman Emniyet Müdürü Metin Alper’in makamına doğru yönelirken, merdivenler sanki Başkan Kutlu’ya inat Atatürk resimleriyle doldurulmuştu.

Dahası Başbakan Binali Yıldırım’ın resminin yanında Atatürk’ün Nutuk kitabı konulmuştu, unutulmasın diye…

Belki başka yerde vardır ama ben ilk kez gördüm, Emniyet Müdürlüğü’nün girişinde kütüphane konulmuştu.

Bekleyen insanlar okusun diye…

*****

Bizi makamında ağırlayan Müdür Metin Alper her ne kadar “Uyuşturucu satıcılarının belini kırdık, gerekirse kafalarını kırarız” cümlesiyle ülke gündemine girmiş olsa da, bunun sadece bir kararlılık ifadesi olarak almak gerektiğini anladık.

Güler yüzlü, ülkenin ve şehrinin dertlerini kendine dert edinmiş, sadece güvenlik kaygısına kendini hapseden bir polis olmadığı kanısına vardık.

SONUÇ!

Adıyaman’ı gezmek için üç gün bize yetmedi.

Tadı damağımızda kalmış olacak ki, 19 Temmuz günü daha büyük kalabalıkla yine gitme kararı aldık.

Bekle bizi adı yaman, kendi yaman güzel kent Adıyaman…

Loading