Ana Sayfa Melike Baysal Yazıları Kazandıklarını toplumla paylaşan Veteriner Hekim!

Kazandıklarını toplumla paylaşan Veteriner Hekim!

‘’Asansörde dörde basın lütfen’’ demişti telefonu kapatırken.

Elimde kocaman bir Atatürk çiçeği, büyük bir heyecanla yürüdüm apartmanın giriş kapısına…

Atatürk Çiçeği almıştım çünkü Atatürk ilkelerine ve devrimlerine yürekten bağlı bir insanla tanışacağımı biliyordum.

Tercihimin çok doğru olduğunu çiçeği verdiğimde yüzünde beliren kocaman gülümsemeden anladım.

Çok heyecanlıydım çünkü hayalini kurduğum bir projenin ilk adımını atıyordum.

Asansörden çıktığımda solumdaki kapı ardına kadar açıktı; ses geldi içerden,’’buyrun lütfen’’…

O anda sesin sahibi de kapıda belirdi. Beyaz saçları düzgünce taranmış, beyaz gömleği ve gri tonlarındaki üzerinde Atatürk resmi olan kravatıyla 83 yaşında bir beyefendi  karşıladı beni gülümseyerek.

Uzman Veteriner Hekim Osman Köseoğlu…

Osman Köseoğlu

Bursa’nın ilk, Türkiye’nin iki ya da üçüncü klinisyen veteriner hekimi.

Şimdiye kadar tanışmamış olmaktan esef duyduğum bu değerli meslek büyüğümü söyleşimiz bittiğinde yani bana son olarak söylediği cümleleri ilk satırlara taşıyarak tanıştırmak isterim sizlerle.

‘’Biz devlet ananın, devlet babanın desteği ile okuduk, meslek sahibi olduk, bugünlere geldik. Bizim bu devlete, bu vatana çok borcumuz var. Şimdi o borçlarımızı ödemeye çalışıyoruz.’’

O İstiklal madalyası sahibi bir baba ile yıllar sonra İstiklal savaşı gazilerine verilmesi kararlaştırılan 240 TL’yi onuru için babasının kabul etmesine izin vermeyen bir annenin- eşi 8 yıl 3 ay askerlik yapmış bir Cumhuriyet kadını- oğlu.

Babası 1895 doğumludur ve Yüzbaşı Selahattin ile aynı birliktedir. Çanakkale savaşları sürerken babası Arabistan çöllerinde İngilizler’e karşı savaşmaktadır.

Daha sonra Kazım Karabekir’in kolordusu ile Ermeni savaşlarına katılmıştır.

Kurtuluş mücadelesi kazanıldıktan sonra lise 1’de savaş nedeniyle okulunu bırakan Osman Köse, Serasker başçavuş) rütbesi almış, daha sonra orduda kalmayarak köyüne dönmüştür.

Kırmızı İstiklal madalyası sahibidir.

Uzman Veteriner Hekim Osman Köseoğlu, babasının silahla olan savaşı bittikten sonra bayrağı devralmış, fikirlerliye aynı aydınlanma savaşına devam etmiştir.

1981 yılındaki emekliliğinden sonra inzivaya çekilmemiş ve çalışmaya devam etmiş, eğitim için maddi ve manevi tüm olanaklarını kullanmış, bir dönem Atatürkçü Düşünce Derneği’nin başkanlığını yapmıştır.

Daha sonra üye olarak derneğe devam etmiştir.

Görüştüğümüzde zihni hala berrak, pırıl pırıldı.

Hala okuyor, veteriner hekimliğin gelişimini takip ediyor, ülke meseleleri ile son derece ilgiliydi.

Gerçek bir hayırseverdi.

Memleketi Burdur’a, yaşadığı kent olan Bursa’ya kütüphaneler, öğrenci yurtları hediye etmişti.

Ölümden önce  engelliler için yapılacak bir yurt için hazırlıklar yapıyordu.

*****

Ölümünden 5 yıl önce kaybettiği ve ‘’çok müstesna bir insandı’’ diyerek anlattığı sevgili eşi Güler Köseoğlu ile hayır işlerini birlikte gerçekleştirirken neredeyse tüm dünyayı da dolaşmışlardı. Fotoğraflarını tarihleri ile albüm yaptığı anılarını da söyleşimiz sırasında benimle paylaşmıştı.

Eski bir güreşçi de olan Osman Köseoğlu’nun madalyaları ile beraber çok özel iki anısı vardı güreşte…

Yedek subay olarak askerliğini yaptığı sırada tümen komutanı onu spor subaylığına atamış ve ordu güreş antrenörü olmuştu. Bu esnada dünya şampiyonu bir güreşçi yetiştirmişlerdi. Cemal Yazılmaz adlı güreşçi 1963’te Sofya’da dünya şampiyonu olmuştu.

Osman Köseoğlu, çok sevdiği güreşe devam edememe nedenlerinden ikisi  çok ilginçti.

20 yaşında başladığı için geç kalmıştı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ülkenin içinde bulunduğu koşullar, ailesinin durumunun iyi olmaması, iyi beslenmesine engel oluyor, okulla beraber spor için ayrıca gıda harcamalarına olanak vermiyordu.

Fakültedeki derslerin ağırlığı da buna eklenince güreşe devam edememişti.

Osman Köseoğlu 1930 doğumlu. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesine giriş tarihi ise 1950.

Fakülteye başlamasının nedeni ise, mesleğimiz ve bizler adına oldukça anlamlı. Şöyle diyordu veteriner hekimliği neden tercih ettiğini anlatırken:

‘’Önce Teknik üniversitede mühendisliği kazandım (O yıllarda Türkiye’de sadece 3 üniversite olduğunu da ekliyor sözlerine). Başarılı bir öğrenci olduğum için İl Özel İdaresi bana diğer öğrencilere verilen 125 TL bursun biraz daha fazlasını, 150 TL burs vermeyi teklif etti. Ancak o dönemde gördüm ki, bulunması zor bir ders kitabı için bile 84 lira veriliyor, kabul etmedim bursu.

İlk dönemi teknik üniversitede okuduktan sonra nisan ayı gibi okuldan ayrıldım. Bir arkadaşım dedi ki ‘VETERİNER HEKİMLİK ÇOK İTİBARLI, GELİRİ YÜKSEK BİR MESLEKTİR.’ O zaman ben de veteriner fakültesine girmeye karar verdim ve 1950 yılında fakülteye başladım.’’

İşte bu cümlelerle anlatmıştı Osman Köseoğlu veteriner hekimlik hikayesi…

1950 yılındaki veteriner fakültesi ve veteriner hekimlik eğitimi bulunduğumuz yerden baktığımızda zorluğu aynı şekilde devam eden; ancak eğitimde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir konumda.

O dönem okulda yazılı ve görsel eğitim materyalleri yoktu. Derslerde yazısı güzel, iyi not alan arkadaşlarının notlarını önce daktiloda yazıp, daha sonra fotokopi benzeri bir yöntemle, iptidai şartlarda kötü kaliteli kağıtlara basıp çoğaltırlardı.

Ders kaynakları hocalar ve iyi not tutan arkadaşlarıydı. Sınıflarında yüz civarında öğrenci vardı. Hemen hemen hepsi Anadolu’dan gelen öğrencilerdi. Osman Köseoğlu sınıflarında sadece üç kız öğrenci olduğunu anımsıyordu. Bunlardan ikisi bir süre sonra ayrılıp tıp fakültesine başlamışlardı. Diğeri bir albayın kızıydı ve arpa ile buğdayın ayrımını yapamadığı için Hayvan Besleme dersinden kalmıştı.

Bu anısından sonra meslekle ilgili bir saptama yapmıştı Osman Köseoğlu:

“Veteriner fakültelerinin ve veteriner hekimlerin ana amacının ülke ekonomisi için son derece önemli olan hayvancılığı geliştirmek olduğunu, bu nedenle veteriner fakültesine, hayvanları, köylüyü ve toprağı tanıyan öğrencilerin gelmesi gerekir.”

******

ASKER VETERİNER HEKİMLER!

Bunu söylerken bir saptaması da  günümüzdeki veteriner hekimlik ve ülkedeki hayvancılığın durumu ile  ilgiliydi. . Fakültedeki öğrenci profilinin değiştiğini, daha çok kentli öğrencilerin mesleği yaptığını düşünmekteydi.

Son yıllarda hayvancılığın geldiği nokta veteriner hekimlerin çalışma alanını  değiştirmişti çünkü…

Okuduğu dönemde Fakülte kliniklerine gelen hasta profili de ilginçti. Orduda atlı birlikler(süvariler) olduğu için at hekimliği son derece önemliydi.

Sınıflarındaki 100 kişinin 25 kişisi askeri veteriner hekimdi.

“Fakülte kliniklerine köpekler de geliyordu” deyince şaşırmıştım. Çünkü pet klinisyenlik ülkemizde henüz çok yeni. Ancak verdiği bilgilerle şaşkınlığım geçmişti.

Fakülteye gelen köpeklerin sahipleri Ankara’da elçiliklerde çalışanlardı. Yerli halkın henüz evlerinde köpekle yaşama alışkanlığı yoktu.

Klinik bilimlerinde ders alındığı dönemlerde öğrencilerin fazlalığı nedeniyle pratik uygulama yapma ve vakaları yakından görme konusunda sıkıntı yaşamışlardı.

Bu nedenle yaz aylarında memleketine gitmeyen Osman Köseoğlu üç yıl boyunca yaz aylarında fakülte kliniklerinde kalarak pratik uygulama yapma olanağı bulmuştu.

Bunun faydasını ise son sınıfta ücretli staj yaptıkları Konuklar Devlet Üretim Çiftliği’nde görmüştü.

Sancılanan bir kısrağa uyguladığı Novalgin, Caffein ve İstizin ile kısrağı tedavi etmiş, bunun üzerine çiftliğin müdürü çiftlikteki diğer büyükbaş, küçükbaş ve atların hekimliğini de onun yapmasını istemişti.

Kendini gerçekten veteriner hekim hissettiği ilk tecrübesiydi bu.

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ni bitirip askerliğini de yaptıktan  sonra ilk görev yeri 1958 yılında Giresun ili Bulancak ilçesiydi.

Aynı zamanda ilçede ilk kliniğini açan da Osman Köseoğlu oldu.

Klinisyen olarak çalışırken bir hekim olarak daha fazlasını öğrenmeye ihtiyaç duymuş ve uzmanlığını yapmak üzere 1960 yılında fakültesine geri dönmüştü.

O dönemde uzmanlığını Genel Cerrahi, Ayak Hastalıkları, Göz Hastalıkları ve  Doğum kürsülerinde yapmıştı.

Uzmanlığını bitirmek için ‘’Ankara bölgesindeki sığırlarda fistüller’’ üzerine tez hazırlamış, 176 vaka üzerinde çalışarak tezini vermiş, uzmanlığını almıştı.

BURSA’YA GELİYOR

Bakanlığın bir an önce atanmasını gerçekleştirmek istemesi üzerine Bursa’ya gelmişti.

Veteriner İşleri Müdürlüğü’ne bağlı bir dispanser gibi hizmet vermekte olan 1981 yılında Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesine devredilen, birkaç sene öncesine kadar veteriner fakültesi klinikleri olan, benim de eğitimimi aldığım Merinos’taki kliniklerde çalışmaya başlamıştı.

Aynı zamanda Çarşamba semtinde kliniğini açmış ve Bursa’nın ilk serbest veteriner hekimi olmuştu.

Hastaya gittiği zaman ücretini almakta çok zorlanırdı önceleri.

Serbest çalışan veteriner hekimlere alışık olmayan halk, tedavi karşılığı ücret verirlerse devlet memuruna rüşvet teklif etmiş saymaktaydılar kendilerini.

Serbest çalıştığını, devlete bağlı olarak gelmediğini anlatmakta epey zaman zorlanmıştı.

Şimdi gidilse birkaç saatte geri dönmenin mümkün olduğu Esence’ye kar yağışı sırasında hastalanan bir hayvan için gitmiş; geri dönüşü iki gününü almıştı.

Araç olmadığı için ilaçlarının olduğu çantasıyla traktör ile köye gidebilmiş, döndüğünde ise ailesini, karakollara haber vermiş, merak ve korku içindeyken bulmuştu.

Bu zor görev seyahati sırasında traktörden düşmüş, traktörün şoförünün yaklaşık 200 metre sonra fark etmesiyle ölümden dönmüştü.

ÇEKİRGE’DE HAYVANCILIK

Osman Köseoğlu söyleşimiz sırasında, Bursa’nın en güzel semtlerinden Çekirge’de bulunan Çelik Palas Oteli’nin hemen yanında bir iş adamına ait büyükbaş çiftliği olduğunu anlatmıştı. Dahası Yıldırım ve Dikkaldırım’da hayvancılık o kadar yoğundur ki buralarda yaşayan halkın yarısından fazlası hayvancılık yapmaktaydı.

KAZANDIKLARINI TOPLUMLA PAYLAŞMIŞTI

Osman Köseoğlu, 1981 yılında emekli olduktan sonra serbest veteriner hekim olarak çalışmaya devam etmişti.

Artık kendini tamamen kliniğine ve sevgili eşi ile beraber hayır işlerine vermişti.

Kendine ait olan yaklaşık 60 dönümlük araziyi kat karşılığı vermiş, bundan edindiği gayrimenkullerinden satış  ya da kiralama yoluyla edindiği gelirlerle doğduğu kent olan Burdur’a ve yaşadığı şehir olan Bursa’ya bağışlarda bulunmuştu.

Bursa’da 4 katlı bir yurt yaptırıp Uludağ Üniversitesi’ne bağışlamış, Veteriner Fakültesi’ne hidrolik sistemli asansör yaptırmıştı.

Üniversite hastanesine nakit yardımda bulunmuş ve Burdur’da 400 tonluk bir soğuk hava deposu armağan etmişti.

Yine Burdur’a zengin bir kütüphane, park, Atatürk heykeli ve piknik alanı yaptırmıştı.

Burdur Veteriner Fakültesi’ne bilgisayarıyla birlikte bir barkovizyon cihazı ve kapattığı kliniğinin tıbbi malzemelerini bağışlamıştı.

Tüm bu çalışmaları daha geliştirerek devam ettirebilme amacı ile BURSEV (Bursa SAğlık Eğitim Vakfı) ‘nı eşi ve eşinin ablası ile beraber kurmuşlardı.

Loading