Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Haremde bir kız padişaha nasıl sunulurdu?

Haremde bir kız padişaha nasıl sunulurdu?

İran gezisi sırasında Peter Prange’nin yazdığı “Son Harem”  kitabını elimden bırakamadım.

Önce kitabı basit saray entrikalarının yer aldığı bir yapıt sandım.

Okuyunca içine daldım.

Kendimi kitaptan alamadım.

****

Abdülhamit’ten başlayarak, Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan dönemi belgesel roman tadında anlatıyor Son Harem…

Bir Türk ile bir Ermeni kızının kaçırılıp Harem’e armağan edilmesiyle başlıyor belgesel roman…

Ki, kölelik yasak olmasına karşın padişah haremi için “güzel ve sağlıklı kız” bulunup, İstanbul’da satılıyordu.

Abdülhamit’in gözdeliğine kadar yükselen Fatima ile Elisa’nın öyküsünün arka planında dönemin fotoğrafı bütün çıplaklığı ve tarafsızlığı ile karşımıza çıkıyor.

****

Yapıtın akışında bunlar anlatılırken, dönemin siyasal havası da şöyle veriliyordu:

Ermenilerin münasebetsizliklerini önlemek için özel Kürt birlikleri kurulmuştu. Gittikleri her yerde huzursuzluk çıkarmaktan başka bir şey yapmayan Kürt eşkıyaları, Ermeni eşkıyaların kolcusu olarak dizginlemek… Hristiyanların bunu açıklayan bir deyimi vardı: Şeytanı, şeytan sopasıyla kovmak.

(Sayfa-11)

****

Haremi çok iyi araştırmış olan yazar, satır aralarında öylesine bilgiler veriyor ki, önyargılarını atarak okusalar, Atatürk’e karşı Abdülhamit’e sarılan Siyasal İslamcılar bile duruma isyan ederler!

(Nitekim Said-i Nursi zamanında isyan etmiş!)

Beş bin nöbetçi ile kendi tebaasına karşı korunan Osmanlı’nın heybetli imparatoru 2. Abdülhamit!

“Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” padişah “Harem kadınlarının ve odalıklarının Yıldız Sarayı bahçesinde oluşturduğu kortejin arasından ağır adımlarla geçerken iki yana altın paralar savruluyor ve bunları çakılların arasından toplayan kadınlar aynı zamanda padişahın ayaklarının değdiği toprağı öpüyorlardı.

(Sayfa19)

Şimdi anlaşılıyor mu; kime, niçin özenti duyuluyor?..

****

Peki, haremde kaç kadın bulunuyordu; padişahın “bohça” gönderip, yatağına davet edebileceği?

Tam 500 kadın!..

İslamcı Abdülhamit’in 4 yasal karısının yanı sıra bu kadar da cariyesi vardı.

Sonra konuşuyorlar, “Osmanlı niye battı?” diye!..

İsraf, zevk-ü sefa, halka sopa, saraya sefa…

****

Peki, haremdeki bir kadın, padişahın yatağına nasıl gönderiliyor?

Müthiş bir hazırlık safhası var:

İlk aşk gecesinin hazırlıkları şöyle:

Köleler sayısız kez yaptıkları hareketleri yineleyerek işe giriştiler. Elisa’nın bedeni temizlenip paklandıktan sonra saçları yıkandı, yumurta sarısı ile bakım yapıldı, göz kenarındaki çizgiler açılsın diye yumurta akı sürüldü. Kaşları alındı… Kızlardan biri saçlarına ezilmiş defne yapraklarından bir macun sürerken, diğeri yüzünü badem ve yaseminden oluşan bir merhemle ovdu ve yanaklarına pembe pudra sürdü. Yaşlı bir kalfa kadın gözlerinin canlı bakması ve parlaması için yakıcı bir damla damlattı. Sonra cildini gül yağı ile ovup, mersin ağacı özü ve bezelye tozundan oluşan bir krem sürdü. (Sayfa-59-60).

****

İşte bütün bu seremoni, bir gecelik aşk için!..

Şimdi Abdülhamit’i savunan arkadaşlar bu bölümü bir kez daha okuyabilir mi?

****

Sadece o mu?

Yıldız Sarayı’nda bir de kâhin vardı, adı Ebülhüda…

Kritik noktalarda Abdülhamit ona sorardı, devlet işlerinde son karar böyle verilirdi!

Yazar romanda Abdülhamit’i şöyle anlatıyor:

Abdülhamit önemli niteliklere sahip bir adamdı… O geçmişle gelecek arasında sıkışıp kalmış biriydi. Hastaneler yaptırarak, eski İslam tekkelerini modern okullara dönüştürerek ve hatta imparatorluğun başkentinden, Bağdat’a tren yol kurarak Batı’nın yeniliklerini kendi devletine getiren ilk Osmanlı padişahı olmakla birlikte atalarının mirası batıl inançlar onda da kök salmıştı!..

(Sayfa 48)

****

25 dilin konuşulduğu, 50 ayrı milliyetten insanın yaşadığı Osmanlı, sanayi devrimi trenini kaçırdığı gibi bilimi, sanatı, kültürü, özgürlükleri kenara iterek yok oldu.

İşte Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i var eden koşullar buydu.

****

Son Harem” kitabını okumadıysanız, bulup okuyun, hem Abdülhamit hem de İttihat ve Terakki dönemini, Birinci Dünya Savaşı’na giden süreci çok güzel anlatıyor.

Hem de roman tadında…

Asla sıkılmıyorsunuz!

Loading