Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Sabahattin Ali’nin ‘Değirmen’i!

Sabahattin Ali’nin ‘Değirmen’i!

Türk öykücülüğünün zirvesidir Sabahattin Ali…

Toplumsal gerçekçi anlatımı, Anadolu’daki yaşamın imbiğinden süzülerek günümüze ulaştı.

O sadece dönemin koşullarının ve acılarının yaşandığı hikâyeler değil, aşk öyküleri de kalem almıştı.

****

Sabahattin Ali’nin ilk öykü kitabı “Değirmen”de hem aşk öyküsü var hem de toplumsal gerçekçilik…

Yaşadığı dönemde basılan yapıtın üst başlığı da şöyle:

Fakat her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur.”

****

Kitaba adını veren ‘Değirmen’ çok etkileyici bir aşk öyküsü…

Edremit’te geçen hikayede Çingene’nin aşkı anlatılıyor.

Değirmenci’nin tek kolunu değirmene kaptırmış güzel kızına vurulan, çalgıyla yaşamını sürdüren Çingene’nin inanılmaz öyküsünün ayrıntılarını vermek istemem ama lütfen bulup okuyun, aşkın insana neler yaptırabileceğini anlamak açısından çok etkileyici…

Küçük bir ipucu vereyim; ‘Değirmen’i ben Ömer Seyfettin’in “Diyet” öyküsüne benzetiyorum.

****

1927-1934 arasında yazılan bu öykülerden biri de “Bir Delikanlının Hikâyesi!

Kitapları, kitap okumayı çok güzel anlatan bu öyküdeki şu satırları sizinle paylaşmak istiyorum:

Öyle zamanlar olur ki, beni sessizce bekleyen odama giderken, bu her akşamki yürüyüş beni sıkar, boğar ve ben caddeyi örten kalın kar tabakasının üstüne uzanarak orayı nefesimle eritmek, ta toprağa kadar bir delik açmak isterim” diye başlayan öykünün devamında kitaplarla ilgili çok sevdiğim bir saptama var:

“Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir. Her eşyasını ayrı ayrı ve gayet iyi tanıdığım bu odada yalnız onlar her zaman için yeni bir koku taşırlar. Her zaman söyleyecek birçok lafları vardır. Mesela, masanın kenarındaki ucu kırık mermer tütün tabakasını belki yüz defa üstten, alttan, sağdan, soldan tetkik etmiş, elime alarak saatlerce kırık yerdeki ince damarları ve pürüzleri seyretmişimdir. O, bana artık kendi sesim kadar bildiktir. Halbuki en çok okuduğum bir kitabın en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir. Yalnız onların böyle en mahrem taraflarını bile görebilmek için uzun bir beraberlik lazımdır. Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kerede onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler (sahiptirler). Kitapları bir kadın gibi sevenler, yalnız bekar odalarının azabını daha az duyarlar. Ellerinde bir kitapla yattıkları, başucundaki lambayı yaktıkları zaman, bahtiyar bir evlilik hayatının daima tekrar edilen saadetini hissederler. Kitaplarla zifafa girmesini bilen adam, beşeriliğinden kurtulmaya başlamıştır. Ve biz daima, daima beşeriz.

****

Kitaplar, kitap okuma bundan daha güzel anlatılabilir mi?

****

Günümüzde çevre ve orman konusunda duyarlılık artıyor. Özellikle Kaz Dağları’ndaki ağaç katliamından sonra…

Türkiye’nin ilk Orman Müzesi’nin kurulduğu Bursa’da, 1930 yılında Sabahattin Ali, “Bir Orman Hikâyesi” başlıklı öyküsünde ormanlarla ilgili nasıl da güzel saptamalar yapmıştı.

Onu okuyan ‘Ormancının daniskası bu adamdı’ diyebilir!

****

16 öykünün yer aldığı ‘Değirmen‘ kitabının Ren yayınlarından çıkanını okudum.

Bilindiği gibi telif hakkının ortadan kalkması için 70 yıl süre gerekiyordu.

Sabahattin Ali’de bu süre dolduğu için Türk dilinin bu büyük yazarının kitaplarını artık herkes basabiliyor.

Çok özensiz bir şekilde basılan bu önemli yapıtı basan yayınevi de bu olanaktan yararlanmış…

Ne yazık ki, Ren yayınlarında pek çok dizgi hatası olduğu gibi imla kurallarına da uyulmamış…

Dolayısıyla; Ren yayınlarının yöneticilerini buradan uyaralım ve onlardan gerekeni yapmalarını isteyelim!..

****

Türk edebiyatının değeri sonradan anlaşılan bu büyük ustasının öykülerini okumanızı öneririm.

Loading