Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Yasak aşkın kitabını yazan adam!

Yasak aşkın kitabını yazan adam!

Türk edebiyatında eserleri klasikleşmiş yazarlarından biri de Halid Ziya Uşaklıgil’dir.

Ortalama Türk insanının tamamı Aşk-ı Memnu’yu dizi olarak bilir de o kitabın yazarının Halid Ziya olduğunun çok farkında değildir.

Bihter’i, Behlül’ü tanır da yazarın Türk romanının Tanzimat’la başlayan serüvenindeki en önemli taşlardan biri olduğunun ayırdına varmaz.

****

Bu önemli yazarın anılarının yer aldığı “Kırk Yıl” adlı yapıtı okuyorum bugünlerde…

Oldukça hacimli, bin sayfaya yakın bir kitap…

****

1865 yılında doğan Halid Ziya Uşaklıgil, o usta diliyle, bizi zaman zaman 1870’lerin İzmir’inde, zaman zaman da 1880’lerin İstanbul’unda gezdirir.

İzmir’in genlerinde neden çağdaşlık olduğunu anlarız onun satırlarını okurken:

İzmir’in yaz ve kış daha ziyade yaz, bir tiyatro hayatı vardı ki İtalya ve Fransa ile denizden bağlantısı sayesinde İstanbul’dakinin hiç gerisinde değildi; hatta belki üstünde idi. Buna başlıca sebep olarak istibdat hükümeti tarafından tiyatrolara karşı uygulanan yasaktan İzmir’in bir dereceye kadar korunmuş olması gösterilebilir.”

(Sayfa-208).

DİL DEVRİMİ ULUS DEVLETİN EN ÖNEMLİ ADIMI

Kitabı yayına hazırlayanlar özgün dilini bozmadan hemen her sözcüğün karşısına yeni Türkçe sözcükleri yazdılar.

Bu hem okumaya kolaylaştırdı hem de geçmiş sözcüklerin ne kadar sorunlu olduğunu anlamamıza yol açtı.

Dilde özleşmeye karşı çıkanlara bazı örnekler sunacağım.

Bu arada şunu da belirteyim ki, dil devriminden yana olan yazar Osmanlıca yazdığı romanları Cumhuriyet sonrasında Latin alfabesine çevirirken, yapıtlarının dilini de kendisi sadeleştirdi.

Mütekelim ve mübahase sözcüklerinin konuşan, konuşmak, tartışmak sözcüklerinin karşılığı olduğunu acaba bugün kaç kişi bilebilir?

Türkçe sondan eklemeli ve sözcük türetmeye uygun bir dildir gerçekten…

Tevakkuf karşılığı olarak duraklamak… Dur’dan türetilen bu sözcük mü anlaşılır yoksa tevakkuf mu?

Daha bilinen bir Osmanlıca sözcük yazayım, ‘mukaddime’, karşılığı giriş sözcüğü daha güzel, söylenişi daha kolay değil mi?

Bir başka örnek, ‘tahavvül’ sözcüğü… Eminim bir şey anlamadınız. Yenisi ‘dönüşüm’ desem?

Pişin’, peşin sözcüğünün eski hali, yenisi ise önceden demek… ‘Ön’ sözcüğü pek çok ek alarak dilimizi zenginleştirmedi mi?

Önden, öngörü, önsel, öncü, önder, önsezi gibi…

Gör kökeninden görsel, görmek, gözcü, gözlük, gözlem gibi sözcüklerin türetilebilmesi büyük varsıllık değil mi?

****

Öz Türkçe yerine Osmanlıcayı savunan arkadaşlara sorsam, acaba Şeyh Galip’in şu sözünü anlayabilirler mi?

Fırsat ki heva-yı tiz perdir.”

(Fırsat hızlı uçan bir istek kuşudur.)

Şimdi daha geri gideyim, henüz Osmanlı kurulmadan yaşayan Yunus Emre’nin şiirinden bir dize aktarayım ki Türkçe’nin Osmanlı sarayı tarafından nasıl geri plana itildiği ortaya çıksın:

Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için

Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.”

Demek ki suç Türkçe’de değil, ona değer vermeyen, onu kullanmayan Osmanlı sarayının yöneticilerinde…

****

Neyse yapıta döneyim, Halid Ziya’nın o doyumsuz satırlarına birlikte dalalım:

Seyahat ederken trenin sürati arasında sizi bir dakika tutan noktalar olur ki içinizde derhal orada bir müddet kalmak, hiç olmazsa şu yamacın kenarına ilişmiş köyde bir gece geçirmek yahut bir nehrin kenarına eteklerini salıvermiş bir ormanın kuytularından uzun saatler dolaşmak hevesini duyarsınız.”

(Sayfa-72).

Hangi birimiz yolculuk sırasında inip, o beğendiğimiz yerde hiç olmazsa bir süre kalmayı aklımızdan geçirmedik?

ABDÜLHAMİT ULU BİR PADİŞAH MIYDI?

Halid Ziya henüz çocuk yaştayken babasının arkadaşlarıyla evdeki buluşmasını anlatırken, zindanlarda boğdurulan Mithat Paşa’nın adı geçtiğinde babasının kendisinden balkon kapısının kapatılmasını, ışıkları da söndürmesini istediğini anlatır:

 “Bu senelerden başlayarak gittikçe memleketin bütün parçalarını bir mengene içine sıkıştıran, bütün beyinleri düşünmek kabiliyetinden mahrum bırakmak için her gün milletin düşüncesini bir demir pençe içine daha ziyade ezen casus teşkilatı o vakit bile pencereleri kapamaya, lambaları kısmaya ihtiyaç hissettirecek derecede miydi?”

(Sayfa-104)

****

Halid Ziya, Abdülhamit’in Encümen-i Teftiş ve Muayene adı verilen sansür kurulundan da söz eder ve bu kurulun mollalar, şeyhlerden oluştuğunu anılarının ileriki sayfalarında aktarır.

(Sayfa-321).

****

Kitabın dipnotları da ilginç…

Vakit gazetesi başyazarı Kemalpaşazade Sait Bey’den söz ederken, dipnotta şu bilgilere yer verilir:

1848-1921-1880’lerde Mekteb-i Hukukta anayasa dersini ilk okutan kişi. 1890’da Yemen’e sürgüne yollanmıştır.”

(Sayfa-260).

****

Yine bir başka yazar Abdülhalim Memduh…. O da sürgünden sürgüne yollanır ve 1905’de yurt dışında sürgünde ölür.

(Sayfa-262).

****

Konu Abdülhamit’ten açılmışken Halid Ziya anılarında Hazine-i Hassa Nazırı (Bakanı) Agop Paşa’dan söz eder.

Aaaaaa! Yoksa Abdülhamit bir Ermeni’yi hazinenin başına mı getirmişti?

Şaşırmaya gerek yok aslında; Abdülhamit’in Ermeni, Rum başta olmak üzere her azınlıktan pek çok bakanı vardı.

Ne yazık ki tarihi kendi ideolojik bakışına göre yorumlayanlar, despot padişah Abdülhamit’i görevden alan heyetin azınlıklardan oluşmasını diline dolarken bu gerçeği gizlerler.

Oysa Osmanlı bir ulus devlet değildi, Padişah Abdülhamit de doğal olarak her milletten kişileri bakan-nazır yapıyordu.

****

O zaman ulus devlete, devletin dil birliğine, ulusun özgürlük isteğine tam da bu noktada vurgu yapalım ve o gün Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediğini bugün biz de söyleyelim ve diyelim ki:

’Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!’’

HARF DEVRİMİ ÖNCESİ OKUR YAZAR ORANI NEYDİ?

Harf Devrimi’nden bir yıl önce yapılan 28 Ekim 1927 Umumi Nüfus Tahriri (Cumhuriyet dönemi ilk nüfus sayımı) verilerine göre okuryazar oranı yüzde 8.1, erkekler yüzde 12.99, kadınlar yüzde 3.67. Osmanlı’da ilk gazete 1860 da yayımlanmış, İbrahim Müteferrika’dan Cumhuriyete kadar ise toplam 417 adet kitap yayımlanmıştır.”

Prof. Dr. Osman İnci, 15 Kasım 2022, Cumhuriyet…

Bu veriler de “Harf devrimi bizi köklerimizden kopardı” diyenlere gelsin!

“GÜRHAN AKDOĞAN ADD BAŞKANLIĞINA ADAY OLDU”

Cumhuriyet Halk Partisi Eski İl Başkanlarından Gürhan Akdoğan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şube Başkanlığına aday oldu.

Loading