Ana Sayfa Yüksel Baysal - Serbest Yazılar Yatırın üstündeki okul

Yatırın üstündeki okul

Bir varmış bir yokmuş…

Uzak ve yeşil diyarların birinde temiz mi temiz, mutlu mu mutlu, başarılı mı başarılı bir okul varmış. Söylentiye göre bu okul bir yatırın üzerine kurulmuş. Yoksa bu okulun başına gelenler başka nasıl açıklanabilirmiş ki?

Sizlere bugün bu okulun başına gelen ancak pişmiş tavuğun başına henüz gelmemiş olaylar silsilesinden bahsedeceğim.

 Rivayete göre okul ilk açıldığında bir düz lise imiş. Birkaç sene sonra ‘yukardan’ birilerinin ‘hoşuna’ gitmemiş bir müdür başına gelmiş bu okulun. Yukarıdakiler bir hayli rahatsız olmuş olacaklar ki hemen okulu dönüştürmüşler bir meslek lisesine. Meslek lisesi olmuş okul ‘ceza olarak’ ancak hoşa gitmeyen müdür öyle olanaklar yaratmış, öyle işler yapmış, öyle sponsorlar bulmuş ki bu kimya bölümü meslek lisesine; okuldu neredeyse tüm yeşil şehrin ihtiyacını karşılayacak maske, dezenfektan vs. üretilebilecek duruma gelmiş. Müdür, öğretmenleri öyle bir holding patronu edasıyla yönetirmiş ki öğretmenlerin de öğrencilerin de okulun da başarısız olma ihtimali yokmuş. Ancak bu müdürün iki kötü huyu varmış. Birincisi ‘yukarıyla’ arası iyi değilmiş, ikincisi de okulu Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun, laik ve demokratik bir devletin kriterlerine uygun şekilde yönetirmiş. E tabi bu durumu fark eden ‘yukarısı’ durur mu? Hemen bir araya gelmişler ve okulu yeniden dönüştürmeye karar vermişler. Bu arada bu ‘yeşil’ şehrin bu ilçesinde yüzlerce olan İmam Hatip lisesinden bir tane daha olmasında bir sakınca görmeyip canım okuldaki laboratuvarların içindeki yepyeni aletlerin üstleri mescit halılarıyla örtülmüş. Müdür savaşmış. Emekleri, onca ekipman, onca para, öğrencilerin hayatları yerle bir olmuş. Yukarıya gitmiş gelmiş. Görevden alınmış. Savaşmış. Görevden alınmış. Savaşmış, müdürlüğü elinden alınmış, öğretmenliğe dönmüş. Yılmış.

****

Sonra başka bir müdür gelmiş. Bu müdür de birçok ‘hayırsız’ hayırsever tanırmış. Öğrenciler ve öğretmenler okulu tam bir düzene oturttuk derken bu ‘yukarısı’ ve ‘hayır’sever rahat durmamış. Okul bir sene içinde yine dönüşmüş. Bu sefer de öğrencilerin, anayasanın ana maddelerinden olan karma eğitim hakkı alınmış ellerinden. ‘Hayırsız’ hayırsever okul yaptırmış yandaki araziye ama şart koşmuş ‘yukarıya’ burada sadece kız çocukları için imam hatip okulu olacak diye. E bizim yeni müdür de bunu duyunca karar vermiş ‘yukarıyla’ beraber canım okulu sadece erkek imam hatip okulu yapmaya. Bu kez öğretmenler ayaklanmış. Şube müdürleri gelmiş o malum ilçenin. Öğretmenleri azarlamışlar. ‘Sizin boyunuzu aşan şeylere karışmayın. Biz ne diyorsak o! Emir büyük yerden! İtirazı olan varsa tayin istesin, gitsin!’ demişler. Ama öğretmenler okullarını ve öğrencilerini çok severmiş. Bayan öğretmenler yalnızca erkeklerin okutulduğu bir okulda kalmaya zorlanmışlar.

Öğrencileri ayırmışlar, kız ve erkek okulu olarak. Öğrenciler arasındaki cinsiyet ayrımına çok dikkat etmişler; iki farklı okul, iki farklı zil, iki farklı cinsiyet. Ancak o okullara atadıkları öğretmenlere hiç dikkat etmemişler. Kız okulundaki kız öğrencilere uygunsuz yaklaşan erkek öğretmenler, erkek okulundaki erkek öğrencilere uygunsuz yaklaşan bayan ‘ahlak’ dersi öğretmenleri türemeye başlamış. Kız başka olmuş, erkek ‘başka’ olmuş. Ayrıştırmaya çalıştıkça çarpıklaşmışlar. Bu sırada en baştan beri fikri hiç sorulmayan öğretmenler, öğrenciler, veliler hep görmezden gelinmiş. Bu çirkinlikler ‘yukarılara’ iletilmek istenmiş ancak ‘ahlak’ dersleri hocalarının ‘arkaları’ hep ‘yukarılardaymış’. Görmezden gelin denmiş, üstü kapatılmış. Artık eğitim adına yapılabilecek bir şey kalmamış okulda. Bu yanlışlıkları gören, sezinleyen herkes birer birer almaya başlamış çocuklarını okuldan. Mevcutlar azalmış, azalmış. Ne öğrenci kalmış okulda ne öğretmen. İlk açıldığında binlerce öğrenci varken artık her koridorda üçer beşer boş sınıf varmış. Okul tükenmiş, öğretmen tükenmiş. Filler tepişmiş çimenler ezilmiş…

****

Masal bu ya, bir zaman sonra ‘yukardakiler’ aşağı inmiş. Bunlar yer değiştirirken yapılan hatalar bir bir ortaya çıkmış. Bir gün, bütün bu yaşananları anlatmaya cesaret eden bir gazeteci çıkmış ortaya. Zaten dürüstlüğüyle, açık sözlülüğüyle ve kaleminin sivriliğiyle bilinirmiş kendisi o ‘yeşil’ memlekette. Bilgi toplamış, belge toplamış. Hepsinin paçasını tutuşturmuş. Cebindeki taşların hepsini de dökmemiş üstelik.  Daha bu başlangıçmış. Vermiş veriştirmiş yazılarında. Nihayet birileri bir şeyler söyleyebiliyormuş artık bu konuda. Susturamamışlar artık kimseyi. Özgür bir ülke görünüyormuş ufukta…Her şey yeni başlıyormuş… Her şey gerçekten güzel olacakmış bundan böyle…”

***

Bu yazının dipnotu: Aylardır bu köşede eğitimle ilgili yazılar kaleme alıyorum. Yolsuzluklardan, usulsüzlüklerden söz ediyorum. Özel okullar ateş pahası, devlet okulları yukarda anlatıldığı gibi iktidarın arka bahçesi yapılmak için hallaç pamuğu gibi atıldı. Eğitimde tablo felaket. Bu yazıda anlatılanlar Bursa’da bir okulda geçiyor. Böyle yüzlerce var. Eğer 28 Mayıs’ta sandıktan değişim çıkmazsa hem eğitimdeki bu olumsuz tablo devam edecek hem de yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üzeri örtülecek. Olan yine bizim genç kuşaklarımıza olacak.

Loading