Harika bir programdı.
Pazar günü, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin Anadolu aydınlanmasının en önemli adımı olan Köy Enstitüleri’nin 82. kuruluş yıldönümü etkinliğini izledim.
Konak Kültürevi’nde salon hınca hınç doluydu.
Çok sesli toplum olmanın temel koşulu çok sesli müzikle başladı program…
****
Ardından açılış konuşmaları yapıldı.
İlk olarak kürsüye YKKED Bursa Şube Başkanı Julide Akköprü çıktı.
Cumhuriyet devrimlerinin düşünen, sorgulayan, üreten yeni insan tipinin yetiştiği Köy Enstitüleri’nin manifestosunu okudu:
“Köy Enstitüleri, cevherin ateş ve su ile birleştiği, işlenip, kırılıp bükülmez çeliğin oluştuğu, taşın heykele, ressamın fırçasından tuvale akan boyanın sanat eserine, sesin nota ile insanın ruhunu canlandıran müziğe, imgeler dünyasının söz ile şiire, romana dönüştürüldüğü; Cumhuriyetin eğitim devrimi bilincinin adıdır.”
Gerçekten öyle değil mi?
Bu okullardan heykel yontucusu, ressamlar, müzisyenler özellikle de romancılar, öykücüler, ozanlar çıkmadı mı?
****
Yine bildiride söylendiği gibi olmadı mı:
“Kavruk tenleri, yarı çıplak, yalınayak, yırtık mintanlarız ile gelen köy çocuklarının, aş ile iş ile kardeşlik ile eğitim ile uygar insanlara dönüştüğü, insanlaşmanın, hümanizmanın, yardımlaşmanın, imecenin, dayanışmanın ve yurttaş olmanın çağdaş adıdır Köy Enstitüleri.”
****
Julide Akköprü’den sonra sözü Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş aldı.
Binbaş, son 20 yılda eğitimin yaz-boz tahtasına dönüştürülmesini şu sözlerle anlattı:
“20 yıl içinde 15 kez Milli Eğitim sistemi değiştirildi. 9 bakan değişti. Türkiye’nin Köy Enstitüleri gibi bir modele ihtiyaç var.”
****
Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de 17 Nisan 1940 yılında kurulan ve 1954 yılında kapatılan Köy Enstitülerinin hala konuşulduğunun altını çizerek, “Anadolu’da eğitim alanında gerçek bir zihniyet devrimine yol açan Köy Enstitüleri eğer kapatılmasaydı, bugün Türkiye eğitimde çok farklı bir noktada olacaktı. Aradan geçen yıllara rağmen Köy Enstitüleri’nin yerini dolduracak daha iyi bir eğitim sistemi geliştirilmedi” dedi.
****
Etkinlik kapsamında Çağatay Taşkın Yamen’in yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiği “Son Enstitülüler” adlı belgesel film gösterildi.
Kars’ta kurulan Cilavuz Köy Enstitüsü’nün hikayesinin anlatıldığı belgeselde konuşan aydınlık yüzlü Köy Enstitüleri mezunu büyüklerimiz o günlere götürdü bizleri…
Gösterinin ardından Çağatay Taşkın Yamen, yapım danışmanı ve gazeteci Deniz Zeyrek ile Cilavuz Köy Enstitüsü mezunu Zekeriya Bulut bir söyleşi gerçekleştirdi.
****
17 Nisan 1940 yılında kurulan Köy Enstitüleri bu ülkede aslında sadece 7 yıl yaşatılabildi.
1947 sonlarında okullar kapatıldı, 1954 yılında son nokta kondu.
İkinci Kuvayi Milliye hareketi, Türkiye’nin ABD egemenliğine girme aşamasında İnönü döneminde engellendi.
Tıpkı Mustafa Kemal’in diğer devrimleri gibi eğitim devrimi de yarım kaldı.
****
Bu yazının dipnotu: Belgeselde Anadolu aydınlanmasının en önemli köy romancılarından biri olan Talip Apaydın’la yapılan söyleşi de vardı. Sanırım son kez konuşmuştu Talip Apaydın!
ANADOLU AYDINLANMASININ BIRAKTIĞI MİRAS!
Köy Enstitülerinden pek çok yazar, şair, romancı yetişti. Mahmut Makal (Ki benim ilk okuduğum romanlardan biridir ‘Bizim Köy’), hemen herkesin bir kitabını mutlaka okuduğu Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Dursun Akçam (Belgeselde oğlu, bir dönem Bursa’da da hekimlik yapan Dr. Alper Akçam konuştu), Rauf İnan, Emin Özdemir (Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan hocam, Türkiye’nin en iyi Türkçecisi), Mehmet Aydın, Adnan Binyazar, Osman Şahin, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ümit Kaftancıoğlu (12 Eylül öncesinde öldürüldü), Pakize Türkoğlu, Behzat Ay, bizden iki isim katayım bu listeye Nadir Gezer ile Lemanser Sükan; Anadolu’nun çorak toprağını zenginleştiren isimlerden bazıları…
YAZARLARIMIZIN KALEMİNDENCumhur İttifakı’nda heyecan dorukta!